Hayatımızın küçücük anında gördüğümüz her bir insan, kimi zaman başkalarına benzer gözükür. Giyim tarzlarını, davranışlarını veya dış görünüşlerini istediğimiz kadar eşleştirelim, eninde sonunda bir yere varamayız çünkü her insan bir dünyanın ta kendisidir (Harsert). İçine kapanık bir kişi, aslında en ateşli anlarını geceleri yaşamaktadır. Kimsenin gözünün üstünde olmadığı an onun için rahattır. Öte yandan minik bir kedi kadar savunmasızdır, en derin korkularına yardımcı olacak bir tanıdığı yoktur. Nitekim Afterburner Studios’un geliştirdiği ve tasvirini etmeye çalıştığım, rüyalarda savaşıp günlük hayatta çekingen bir kız olan Cassidy’i merkeze alan Dreamscaper da böylesine derin bir konuyu işliyor.
Dreamscaper ne anlatıyor?
Backhill’den hiç bilmediği bir şehir olan Redhaven’a aniden taşınan Cassidy, halen daha yaşadığı ama hatırlayamadığı bir travmanın izlerini taşımaktadır. İçine kapanık bir kız olan Cass, her gece geçmişinin karanlık izleriyle boğuşmaktadır. Gündüzleri onun için sade bir melankoli olsa da güneş doğup kafasını yastığa koyduğu an karabasanlarla boğuşmaktadır. Gördüğü kabuslar, onun için tasarlanmış ve derinliği bilinmeyen birer zindandır. Halihazırda bu zindanlar, hayatlarımızda birçok kişinin ayrılmaz bir parçası olan travmatik bozukluklar tarafından yönetilmektedir. Korku, Negatiflik, İzolasyon, Kayıp ve daha birçok duygu durumu ya da oyunda bulunan boss Cass için birer engeldir. Dreamscaper’da da gündüzleri karakterimiz ile şehirde çeşitli mekanları gezip insanlarla iletişim kurarken geceleri ise kabuslarımızla savaşıyor ve kayıp geçmişimizin parçalarını bir araya getirmeye çalışıyoruz.
Öncelikle Dreamscaper, özellikleri de gündüzleri gittiğimiz kapalı ve açık mekanlarda kendisine has bir görselliğe sahip. Elle çizilmiş sanat tasarımının yanında yüz ifadesi olmayan karakterler, ruhsal durum açısından oyuncunun birinci elden anlam çıkarmasına olanak tanıyor. Cassidy yahut Tamal, Eve ve daha birçok karakterin aralarındaki konuşmalardan onları nelerin rahatsız ettiğini veya hangi hediyeleri sevdiğini anlayabiliyoruz. Gündüzleri olaylar ve yerler ne kadar sakin ve huzurluysa geceleri de oyun severi bir o kadar diken üstünde tutuyor.
Dreamscaper, özünde aksiyon roguelike türünde başarılı bir görünüm sergiliyor. Geceleri Cass rüyaya daldıktan sonra zindanda bir başımıza kalıyoruz ve maceramız resmen başlıyor. Zindan, prosedürel olarak tasarlanmış ve ölüp yeniden oyuna başladığınızda önceki deneyiminize nazaran farklı odalar ve düşmanlar görebilmeniz amaçlanmış. Her bir başlangıçta rastgele eşyalar ile düşmanları temizlemeye ve odaları açmaya çalışıyorsunuz. Elbette çoğu odada başka kilitli yerleri açabilecek anahtar ve bombalar bulunuyor. Kilitli odalar içerisinde ise ücretsiz eşya veren taşlar yahut marketler bulabiliyorsunuz. Dolayısıyla çıkan eşyaları kullanmak veya kullanmamak sizin elinizde. Oyun tarzınıza uyan silahlar, kalkanlar ve lucid yetenekler ile zindanlarda ilerledikten sonra her bir kata has boss ile savaşmanız gerekiyor. Korku, İzolasyon ve daha birçok ruh durumunun ismini taşıyan boss’ların kendisine has saldırma örüntüleri mevcut ve bu da sondaki savaşın derinliğini kat be kat arttırıyor. Kimi zaman bu örüntüleri ezberlemek de işe yaramıyor çünkü başka bir karşılaşmanızda aynı boss bambaşka bir yetenek ile size saldırabiliyor.
Hızlı ve az hasar veren silahlar, ağır ama ağır hasar veren kalkanlar, uzak mesafeli silahlar, kalkan ve iki yetenek ile devam ettiğiniz denemenizde isterseniz kullanmadığınız eşyaları zaman puanlarına dönüştürebilir ve bu puanları marketlerde harcayabilirsiniz. Her bir kullanılabilen eşyanın ustalaşma derecesi bulunuyor ve bu dereceleri doldurarak ekstra özelliklerin kilidini açabiliyorsunuz. Olur da kendinize has ve stilinize oturan bir envanter oluşturduysanız kabuslara giriş yapmadan önce Rüya Günlüğü’nden hangi silahlar ile başlayabileceğinizi de seçebilirsiniz. Unutmayın ki her bir kat, özgün düşmanlara ve saldırma örüntülerine sahiptir. Öte yandan aynı kata beşinci kere girdiğinizde karşılaşacağınız odalar veya bulacağınız geçmişin izleri parçaları asla aynı olmayacaktır. Kısacası Dreamscaper, her bir oynayışınızda farklı bir deneyim vaat ediyor ve bunu gayet başarılı bir şekilde sunuyor.
Kombat sistemi çoğu zaman düşmanlara karşı basit olarak gözükse de bazılarına karşı oldukça taktiksel bir hale bürünüyor. Doğru zamanda blokladığınızda karşı saldırının daha çok hasar verdiği ama silah tipine göre bunun bir avantaj veya dezavantaj olduğu da oyun severin üzerinde durması gereken konulardan sadece biri. Dolayısıyla oyun; bu noktada çeşitlilik ve taktik arasında bir denge kurulmasını, bir ritim yakalanmasını işaret ediyor. Çok hızlı ya da ağır saldırı, zindanlarda ne yazık ki ihtiyacımız olan şeylerden değil.
Gündüzleri uyandığınızda ise zindanlarda topladığınız harcanabilir puanlar ile şehir içinde aktivite olarak gözüken mağazalara gidip karakterinizi geliştirebilirsiniz. Örneğin parkta meditasyon yaparak karakterinizin can barı arttırılabilir, barda hayal kurarak zindanlarda bulmaca odaları olacağına karar verebilir ya da plak dükkanında oyunun zorluğunu değiştirebilirsiniz. Her bir mekan, değişen sekanslar halinde çeşitli insanlar içeriyor. Hediyeler yaparak bunları insanlara verebilir ve onlarla ilişkilerinizi arttırabilirsiniz. Kabul etmek gerekir ki ilişki konusu, aslında rutin olarak her bir mekanı gezmek ve onlarla konuşmaktan ibaret oluyor. Nadiren bir point-and-click oyunu oynadığımı hissettiren bu zorunlu konuşmalar ile pasif yetenekler kazanabilirsiniz. Hikaye açısından bakarsak ise bu karakterler aslında Cass’in yanında olan ve ona destek olan kişiler.
Hikayenin derin ve ilgi çekici bir şekilde başlamasının ardından verdiği hissiyat azalsa da özellikle bu türün temsilcilerini hikaye bakımından yargılamayı pek de doğru bulmuyorum. Oyunun zorluğu her şekilde insan için çeşitlendirilmiş ve her bir başlangıçta biraz daha geliştiğinizi hissedebiliyorsunuz. Silahlar ve yetenekler bakımından farklılık sağlayan oyun, en azından diğer stillerdeki eşyaları kullanmanızı teşvik ediyor. Öte yandan ilişki ve karakter gelişimleri üzerinde azıcık daha durulabileceğini düşündüğüm Dreamscaper, kaliteli yapımlardan biri olarak öne çıkıyor. İki sene önce yayınlanmasına rağmen önceki senelerde Steam Demo Festivali’nde denediğim yapım, mutlaka bir övgüyü ve sitede “Indie” bölümünde bir yeri hak ediyor.
Artılar
- Hikaye ilgi çekici, sunulan temalar oldukça derinlikli.
- Mekan çizimleri, tasarımları ve atmosfer oyuncuyu hemen içine çekiyor.
- Kombat sistemi sade ama bir o kadar da silah ve büyülerle çeşitlendirilmiş halde.
- Zorlayan boss savaşları sekansları ve zaman zaman sinematik anlatım ile taçlandırılması
Eksiler
- Karakter gelişimleri ve ilişkilerin altı dolu olabilirdi.
- Belirli silahları bulduktan sonra oyun severin diğerlerini kullanma şevki kalmıyor.
Dreamscaper, Xbox One, Xbox Series X/S, PC ve Switch için 13 Ağustos 2020 tarihinde çıkış yaptı ve INDIGO’nun 2020 yılında çıkan En İyi Indie ödülüne layık göründü.
Dreamscaper’dan sonra okuyacak başka bir inceleme arıyorsanız psikoloji korku temalı point-and-click dedektiflik oyunu Saint Kotar’a da bakmanızı öneririz.