Noir türü hakkında fazlaca detaylara sahip olmasam beni içine çeken garip bir yönü var. Enjekte edilen bir zehir misali karanlık atmosfer, oynanan her saatte yavaş yavaş kendini gösterir ve oyuncuyu bağımlısı haline getirir. Hikayenin kendisi bir kırılma anı ile başlar ve zaman zaman başka karanlık kırılma noktaları da çıkarak oyuncuyu, oynadığı karakterle birlikte gittikçe bir kutuya hapsetmeye çalışır. Özellikle noir türünün, dedektiflik temasına sahip oyunlar ile işlenmesi benim daha çok ilgimi çeker. Nitekim, sci-fi temasından yer yer esintiler alan dedektiflik oyunu Lacuna da bu uğurda denediğim oyunlardan oldu.
Lacuna Ne Anlatıyor?
CDI (Central Department of Intelligence)’da çalışan Neil Conrad isimli bir ajanı yönettiğiniz bu oyunda, Drovia adlı bir koloni gezegeninden gelen başbakan Joseph Banny’yi korumakla yükümlüyüz. Banny, Conrad’ın gezegeni ve Drovia’yı kolonileştirmiş olan Ghara ile masaya oturmaya çalışan ve iki gezegen arasında barışa dair köprüleri atabilecek biri olarak tanıtılsa da işler sarpa sarıyor. Lacuna’nın bu noktasından sonra ise Conrad, başta küçük gibi gözüken ancak daha sonrasında çığ gibi büyüyen bir davayı çözmek için ipuçlarını toplamaya çalışıyor.
Hem birçok gezegeni içine alabilecek galaksiler arası bir savaşın çıkmasını engellemek hem de bu davanın kişisel boyutlara ulaşmasını engellemek için çalışan Conrad, bir yandan da boşanmış eşi Catherine ve kızı Laura ile de ilişkilerini sağlam tutmak zorunda. Hayatta belki de çoğu kişinin dayanamayacağı olayları gören ve deneyimleyen Conrad, bu davayı çözmeli ve davanın arkasında duran büyük resmi herkese göstermeli.
Lacuna’nın Oynanışta Sundukları (Deneyimlemeler)
Conrad’ın çözmeye çalıştığı dava, birçok farklı mekana gidip oradaki belirli ipuçlarını elde etmeyi ve her mekan sonunda “Sheet” denilen bir dava dosyasını CDI’a göndermesini içeriyor. Bu dava dosyasını tam teşekküllü göndermek için ise olay yerindeki insanlarla konuşmalı ve şüphelilerin arkasında bıraktıklarını görmeniz gerekli. Unutmayın ki bu ipuçları, çoğu zaman bir dosyayı doldurana kadar çığ gibi birikebiliyor. Bu yüzden her bir insanın ne dediğini çok iyi anlamalı ve olay yerindeki bariz ipuçlarıyla karşılaştırmalısınız. Lacuna, kimi zaman dava dosyalarında oyuncuyu yalnız bırakıyor veya fazlaca ipucuna boğuyor gibi görünse de aslında bu durum, salt dedektiflik temasını içine çekmeniz için mükemmel bir fırsat oluyor. Bu sayede hiçbir yere bağlı kalmadan, sanki o esnada o mekanda siz varmışsınız gibi kendi mantığınızla ipuçlarını bağlıyor ve dava dosyasını tamamlıyorsunuz. Dolayısıyla her bir dosyayı ve en sondaki davayı batırma imkanınız da var, bir kahraman olarak çıkma imkanınız da…
Lacuna’nın oyunda en iyi işlediği mekaniklerden biri de “seçimler” ve “bu seçimlerin yaptığı katkılar”. Günümüzde neredeyse her bir oyun, oynanış esnasında yapılacak seçimlerin köklü sonuçlara yol açacağını söyler veya reklamını yapar. Nitekim bu oyunlarda bir veya iki kritik seçim anı vardır ve bu anlar, genellikle oyunun sonlarına doğrudur. Lacuna’da ise bu seçim anları, oyuna homojen olarak yayılmış durumda. Ya bir davayı çözerken ya da kendi ailenizle ilgili yapacağınız bir seçim, oyunun gidişatını bambaşka yere götürebilir. Şahsen ben Lacuna’yı iki kere bitirdim. İlk oyuna başlarken her bir dava dosyasını doğru şekilde teslim edeceğim umudunu taşırken verdiğim kararlarla çaresizliğe düştüm. İkinci oynayışımda ise her bir dava dosyasını beş yıldızlık tamamladığım halde dedektiflik camiasının yuhaladığı bir insan haline geldim. Özetle Lacuna, verilen kararlara göre oldukça reaktif ve bu kararların sonuçlarını her yerde hissedebildiğiniz bir oyun. Benden size dikkatli olmanızı öğütleyen bir tavsiye, ne karar verirseniz sonuçlarını kat kat Conrad’ın ailesinde ve iş ortamında hissedersiniz.
Lacuna’nın Oynanışta Sundukları (Teknik Özellikler)
Pixel art şeklindeki grafikler, zaman zaman karakterin seslendirilmiş monologları, muhtelif karakterler ve mekanlar… Lacuna’daki her bir oyun içi detay sizi, dedektif olmaya ve klasik dedektif ceketini üzerinize geçirmeye itiyor. Bir dedektif gibi görevden göreve koşarken olayla bağlantılı gündem haberlerini ve mailleri de gözden geçirebiliyorsunuz. Bunu yapmak size, dava dosyalarınızda bir fikir oluşturmaya itiyor. Bunun dışında Conrad’ın oyunun hikayesine göre her insanda olan implant özellikleri var. Bu implantlar, olay yerinde hangi nesnelerle etkileşime geçebileceğinizi ve kimlerle konuşabileceğinizi gösterebiliyor. Bunların dışında Lacuna, sağlam bir sistem isteyen oyun da değil. Bir indie oyun olduğu için minimum sistem gereksinimlerine sahip her bilgisayarın bu oyunu sorunsuzca açabileceğini düşünüyorum. Bu bağlamda oyunu oynarken herhangi bir düşüş veya oyunu kıran bir hatayla da karşılaşmadığımı eklemek isterim. Tabii bunun dışında geçilemeyen ara sahneler ve bazı yerlerde NPC’lerin hareketini beklemek gibi ufak tefek can sıkıcı özellikler de mevcut ama atmosfer ve hikayeye kapılıp gidenler için çok da matah değil.
Lacuna, dedektiflik türünün bir yansıtıcısı olduğu için ayrıyeten başka bir parantez açmam gerekliydi. Genellikle dedektiflik oyunlarında mekanikler ve sistem, kötü kararlar almanızı istemez. Bir şekilde yanlış bir karar verseniz bile ya oyun sizi, onun programlandığı yola doğru götürür ya da tıpkı LA Noire gibi görevi baştan yapmanıza sebep olur. Lacuna’da ise geriye dönme yok, seçimleriniz ne ise sonuçları da odur. Bu sistemi çok az dedektiflik oyunu benimser zira bu tarz bir gidişat olası çoklu sonlara yol açar ve oyunun hikayesini dallanıp budaklandırır. Lacuna’nın ise bu sistemi oldukça iyi oturttuğunu düşünüyorum.
Görsellik ve Müzikler
Pixel sanatını çok seven biri olarak Lacuna’daki grafikleri çok sevdiğimi ifade etmem gerek. Buna rağmen genelde pixel grafiklere yönelen oyunlarda bir veya iki “Vaov” dedirten an bulunur. Bu durum, oyuncunun grafiklere karşı bir süre sonra kayıtsız kalmasını engellemek içindir. Lacuna’da ise grafikler oyun boyunca tatlı ve alımlı dursa da böyle bir ana sahip değildi. Onun dışında her mekanda atmosfere bağlı olarak farklı bir müzik kullanımı da deneyimi içselleştiren başka bir özellikti. Conrad’ın monologları ve seslendirilişi bir şekilde daha güzel sunulabilirdi ama genel olarak göze hoş gelen bir görselliğe sahip olduğunu söylemem gerekli. Bir pixel cümbüşü, atmosfer layığıyla içine çekilebiliyor…
Son Sözler
Genelde indie oyunlara büyük beklentilere girerek başlamam ama sevdiğim türlere hitap etmesinden dolayı oldukça umutluydum ve bu umudu da oyunun hiçbir yerinde kaybetmedim. Lacuna, günümüzdeki çoğu oyuna göre yaptığınız seçimlerin bir ağırlığının olduğunu gösteriyor ve bu seçimlerin iyisiyle kötüsüyle sonuçlarını da yüzünüze tokat gibi çarpıyor. Oyuncu, Conrad ile oyunun başından itibaren bir bağ kurabiliyor ve bu bağı da olaylara bağlı olarak güçlendirebiliyor. Bu yazılanlar genelde her oyun için lanse edilse de Lacuna’yı oynadığınızda o incecik çizgiyi fark edebileceksiniz. Bunun dışına küçük quizlere benzeyen dava dosyaları, ipuçları, mailler ve daha fazlasını takip etmek ise kompakt ve modern şekilde dizayn edilmiş. Dava hakkındaki ipuçları ve oyun boyunca yapılan konuşmalar istediğiniz zaman erişilebilir kılınmış. Karanlık atmosfer ve hikaye, karmaşıklığı ile sizi kolayca adapte edebilir durumda. Ne yazık ki bu güzellikteki bir oyun, bana biraz kısa geldi. Özellikle yaptığım seçimlere bağlı olarak ilk oynayışımda, ikinci oynayışımda hikayenin sonundan bir kısmı görmediğimi fark ettim. Dolayısıyla yaptığınız seçimlerin hikayenin sonucunu ne kadar ve ne derecede etkilediğini de tam ön göremiyorsunuz. O yüzden yapacağınız seçimlere bağlı olarak oyun, biraz kısa gelebilir ve hele ki Lacuna, Steam üzerinde 26 TL gibi bir fiyata satılıyorsa. Bunun dışında Lacuna, belki bir belki daha fazla oynanabilecek kaliteli bir dedektiflik oyunu olduğunu gösterdi. Buradan DigiTales Interactive’e teşekkürler, Conrad ve yolculuğu için…