Star Wars Jedi: Survivor İncelemesi

Evet… Belki bileniniz vardır ben küçüklüğümden beri “Star Wars” evrenini seven ve sıkı bir şekilde takip eden birisiyim. Filmlerden tutun dizilere, dizilerden tutun çizgi romanlara ve çizgi romanlardan tutun oyunlara kadar seriye dair her şeyi oynayıp, deneyimledim fakat bu serüvenimde içimde her zaman bir eksiklik oldu.

Kendi kendime hep sorardım: “Bu adamlar o kadar film, dizi ve oyunlar yapıyor fakat ‘The Force Unleashed I-II’ ve ‘KOTOR’ dışında kendine has hikayesi olan bir Star Wars oyunu yok. Yani Star Wars evrenine dair tonlarca çok oyunculu ve arcade temalı oyun var fakat düzgün, güzel grafikli, iyi hikayeli ve yüksek bütçeli bir yapım yok. Koskocaman bir marka var ve bu markanın ekmeğini bu noktada yiyemiyorlar, bu durumu nasıl çözecekler?” derken 2019 senesinde Electronic Arts, filmlerden bağımsız fakat filmlerin olduğu “Skywalker” evrenine bağlı, kendi hikayesine sahip Star Wars Jedi: Fallen Order oyununu çıkarttı. Bu yapımla beraber biz Star Wars hayranlarının tek kişilik Star Wars oyunu açlığı, Respawn Entertainment önderliğinde bir nebze de olsa giderilmişti.

İyisiyle ve kötüsüyle Jedi: Fallen Order, hem oyuncuların hem de Star Wars hayranlarının hoşuna gitmişti. Tabii ki de belirli noktalarda eksiklikleri vardı fakat yine de kabul edilebilir seviyedeydi. Bu eksikliklerin ve hataların sebebi ise Respawn Entertainment’ın oyunu acele bir şekilde piyasaya sürmek istemesiydi. Aradan 3 sene geçti ve Respawn, serinin devam oyununu güzel bir fragmanla tanıttı. Bu sefer iyi bir oyun ile karşılaşacağımızdan emindik çünkü geliştirici ekip yapımlarını bu kez acele bir şekilde piyasaya sürmeyecekti.

İşte bugün itibariyle acele bir şekilde geliştirilmeyen ve taş gibi yapılmış olan Star Wars Jedi: Survivor’ı tam olarak 30 saatte bitirmiş olup düşüncelerimi sizlerle açık bir şekilde paylaşacağım. Şimdi hazırsanız sizi inceleme yazımıza ışınlayalım. 

Temel Hikaye (Spoiler Yok)

Star Wars Jedi: Fallen Order’dan 5 yıl sonrasını konu alan yapım, aynı önceki oyunda olduğu gibi Cal Kestis’e odaklanıyor. Star Wars III: Revenge of The Sith filminde yaşanan Jedi katliamı sonrasında hayatta kalan karakter, beklenildiği üzere Star Wars Jedi: Survivor’da yepyeni bir maceraya atılıyor.

Oyunun başından itibaren İmparatorluğun gücünü azaltmaya çalışan Cal Kestis, maceradan maceraya atılırken şans eseri girdiği High Republic döneminden kalma Jedi yapısının içerisinde bir anahtara yanında ise bir robota rastlıyor. ZN-A4 (“Zee”) adında olan bu robotun, High Republic döneminden kalma bir robot olduğunu ve eski Jedi ustası Santari Khri’nin yardımcılığını yaptığını öğreniyoruz. Robotla aramızda bazı sohbetler geçiyor ve bunun üzerine bulduğumuz anahtarın nereyi açtığını “Zee” sayesinde öğreniyoruz.

Bu anahtar ile birlikte High Republic döneminden kalma yapının içerisine giriyoruz ve birtakım olaylar gelişiyor. Yaşanan olayların sonucu olarak imparatorluğa karşı gelmenin ve onlardan kaçmanın belirli bir yolu için oyun boyunca hedefimiz doğrultusunda ilerliyoruz. Bu serüvende pek fazla zorluk da yaşamamak adına hem yeni dostlar ediniyor hem de bazı eski dostlara ziyaretlerde bulunarak amacımızı gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu noktadan sonra sizlere söyleyebileceğimiz her şey kesinlikle spoiler olur, o yüzden bu kadarı yeterli.

Star Wars Jedi: Fallen Order, bana kalırsa gerçekten vasatın üstü bir hikayeye sahipti fakat Star Wars Jedi: Survivor beni ciddi manada şaşırttı. Şu ana kadar oynadığım oyunlar içerisinde beni duygusal açıdan etkileyen (muhtemelen Star Wars serisine olan duygusal bağımdan dolayı) en iyi hikayeye sahip olan oyunlardan bir tanesi olarak yerini edindi. Oyunun hikayesinde aksiyon ve duygusallık yüksek seviyede olup belirli noktalarında tıpkı God of War: Ragnarök’da olduğu gibi tempo sorunları yaşasa da ters köşelerle dolu ciddi bir şekilde iyi sunulan hikaye karşımıza çıkarılmış.

Oynanış  

Bir tek kişilik Star Wars oyunun bana kalırsa ihtiyacı olan en önemli iki şeyden birisi “hikaye”
diğeri ise tahmin edebileceğiniz üzere “oynanış”. Bana soracak olursanız Star Wars Jedi: Fallen Order’ın hikayesinin yanında oynanışı da pek fazla iyi değildi ve birtakım sorunlara sahipti. Bunun sebebi de daha demin yazının yukarısında da yazdığım gibi oyunu acele bir şekilde, planladıkları çıkış tarihinden önce çıkarmaya çalışmalarıydı. Eski oyunun aksine Star Wars Jedi: Survivor, hikaye tarafında olduğu gibi oynanış tarafında da gerçekten mükemmele yakın bir oyun olmuş. Karakter kullanımından tutun parkur mekaniklerine kadar önceki oyunun yapamadıklarının düzeltilmiş olmasının yanı sıra ekstra yeniliklerin eklenmesi çoğu oyuncuyu mutlu edecektir.

Dövüş sistemi, ışın kılıcı kullanımı, yeni eklenen duruş sistemi, yetenek ağacı, yeni eklenen perk sistemi, açık dünya ve daha detaylı karakter özelleştirmesi dahil olmak üzere gelin her başlığa teker teker değinelim. 

Dövüş Sistemi ve Işın Kılıcı Kullanımı  

Bir Jedi’a odaklanan Star Wars oyununun, oynanış tarafında en önemli noktası dövüş sistemi ve ışın kılıcı kullanımı olsa gerek. Oyunun içerdiği dövüş sistemi bildiğiniz üzere kullandığımız ışın kılıcına dayanıyor. Önceki oyunda kullandığımız ışın kılıcı, düşmanlarla kapışırken neredeyse bir sopa gibi hissettiriyordu. Yani bir ışın kılıcı gibi hissettirmiyordu. Star Wars Jedi: Survivor, bu durumu bir nebze de olsa gidermiş. Artık ışın kılıcımız daha tutarlı seviyede hasar verip düşmanları kesebiliyor ve bu şekilde oyuncuya vuruş hissini daha iyi yaşatmış oluyor. Yeni eklenen vuruş animasyonları ile birlikte yeni eklenen bitiriş hareketleri oyunun içerisindeki dövüş sistemini seviye olarak çok yukarıya taşımış.

Star Wars Jedi: Survivor, önceki oyunda olan 3 adet ışın kılıcı duruşunu daha kaliteli hale getirmiş olup bunlara ilaveten 2 tane daha duruşa sahip. Yani oyunun sunduğu ışın kılıcı duruşları şunlar:

1. Tek elle kullanılan ışın kılıcı duruşu (Single)
2. İkili ışın kılıcı duruşu (Dual)
3. Çift taraflı ışın kılıcı duruşu (Double-Bladed Staff)
4. Çift elle kullanılan ışın kılıcı duruşu (Cross Guard Blade)
5. ve Blaster (Tabanca) ile kullanılan ışın kılıcı duruşu (Blaster and Blade)

Tek elle kullanılan ve çift taraflı kullanılan ışın kılıcı duruşları daha önceki oyunda da vardı ancak ikili ışın kılıcı duruşu sadece özel bir yetenek olarak kullanılabiliyordu. Star Wars Jedi: Survivor’da ise artık bunu normal bir duruş olarak dilediğimiz gibi kullanabiliyoruz. Blaster ile birlikte kullanılan ışın kılıcı duruşu dışındaki her duruş, gerçekten mükemmele yakın seviyede olmuş. Her birinin animasyonları ve biz oyunculara verdiği hissiyat bambaşka. E hal böyle olunca da oyunun içerdiği çeşitlilik bir hayli artmış oluyor. Bu duruşlar arasında sadece blaster duruşunu bir Jedi’a yakıştıramadığım ve beğenmediğim için pek fazla kullanıp sevemedim. Onun dışında hepsi mükemmel.  

Dövüş sistemini etkileyen bir diğer nokta ise tabii ki de düşman çeşitliliği. Jedi: Fallen Order’da yaklaşık 7-8 tane düşman çeşidi vardı. Durmadan karşımıza aynı tipte düşmanlar gelip duruyordu ve bu gerçekten fazla can sıkıcı oluyordu. Star Wars Jedi: Survivor, her konuda olduğu gibi bu noktada da eskisini beşe katlamış diyebiliriz. Her gezegende bolca farklı düşman var ve hepsinin dövüş animasyonları farklı.

Mesela bazı düşmanları tek elle kullanılan ışın kılıcı duruşu ile daha rahat öldürebiliyorken diğer bir düşmanı çift elle kullanılan ışın kılıcı duruşu ile birlikte daha rahat öldürebiliyoruz. Işın kılıcı duruşlarının düşman çeşitliliği ile birlikte olan kombinasyonu gerçekten müthiş olmuş. Dövüş sistemi ve ışın kılıcı kullanımı, daha önce hiçbir Star Wars oyununda olmadığı kadar harika.  

Yetenek Ağacı 

Günümüz oyunlarında artık hemen hemen her yapım bir yetenek ağacına sahip oluyor. Şahsen ben God of War: Ragnarök ve The Witcher 3 kalitesinde yetenek ağacına sahip olmayan oyunlarda edindiğim puanları; genelde rastgele harcıyorum, çünkü kalitesiz yetenek ağaçlarına sahip olan oyunlar bana önemli bir şey vaat etmiyor. Bildiğiniz üzere Jedi: Fallen Order, geniş bir yetenek ağacına sahipti. Bu yetenek ağacı gayet yeterli gözükse de biz oyunculara pek de kaliteli bir şey sunmuyordu.

Star Wars Jedi: Survivor, eskisinden çok daha geniş ve kaliteli bir yetenek ağacı ile birlikte karşımıza çıkmış. Her ışın kılıcı duruşunun kendine özel bölümünün olmasının yanı sıra birden fazla yeni bölüm de yetenek ağacının içerisine dahil olmuş. Bu bölümlerin hepsi kendi içerisinde çeşit çeşit geliştirilip güçlendirilebiliyor. Ben oyunda çift ışın kılıcı duruşu ve çift elle tutulan ışın kılıcı duruşunu çok ama çok beğendiğim için, yetenek ağacından sadece bu iki duruşu geliştirerek gittim. Eğer başka duruşlar sizin hoşunuza giderse, o duruşları kendi bakış açınıza göre geliştirebiliyor olmanız mükemmel bir şey. 

Yeni Eklenen Perk Sistemi

Yetenek ağacının geliştirilmesinin yanı sıra önceki yapımda yer almayan “Perk” sistemi oyuna eklenmiş. Oyun içerisinde belirli yerlerden elde edebildiğimiz bu Perk’ler, bizlere belli başlı özelliklerimizi geliştirme fırsatı sunuyor. Örneğin yukarıdaki görselde de gördüğünüz gibi “Dexterity” Perk’ü, ışın kılıcımızın karşı tarafa verdiği hasarı belirli bir seviyede arttırıyor. Bunun gibi onlarca Perk var. Her biri karakterimize farklı özellikler kazandırıyor. Güzel ve yerinde bir yenilik olmuş.

Karakter Özelleştirme

Jedi: Fallen Order’da bildiğiniz gibi sadece kıyafetimizin rengini değiştirebiliyorduk yani seçeneklerimiz bir hayli kısıtlıydı. Star Wars Jedi: Survivor, yenilikleriyle beraber diğer her konuda olduğu gibi bu konuda da eskisine kıyasla çok daha başarılı. Çeşitli ve kalabalık kıyafet seçeneklerinin yanı sıra Cal Kestis’in saçından tutun sakalına kadar değiştirilebilir olması göze hitap ediyor.

Örneğin ben yukarıdaki görselde gördüğünüz gibi Cal’ı uzun saçlı ve hafif sakallı olarak kullanmayı tercih ettim ve bu bana oyun içerisinde daha hoş gelen bir görüntü sağladı. Karakter özelleştirme üzerine bu kadar düşülmüş olması çok hoşuma gitti. Star Wars Jedi: Survivor’da olan karakter özelleştirme seçenekleri sayesinde kendimi tıpkı Anakin Skywalker gibi hissettim.

Açık Dünya 

Star Wars evreni, bildiğiniz gibi koskocaman bir gezegen çeşitliliğine sahip. Hem filmlerde, hem dizilerde hem de bazı oyunlarda buna şahit olduk. Peki bu oyunlar bizlere bu gezegenleri açık dünya ve oynanılabilir bir şekilde sunabildi mi? Tabii ki de hayır. Jedi: Fallen Order açık dünya vari gezegenleri biz oyun severlere sunmuştu fakat buna tam olarak açık dünya diyemezdik. Star Wars Jedi: Survivor, “Koboh” gezegeni başta olmak üzere, “Coruscant” ve “Jedha” gezegenlerini neredeyse tamamen açık bir dünya şeklinde önümüze sunmuş.

Coruscant’ın cyberpunk bir temaya sahip olmasından dolayı bizlere sunduğu görsel kalite, Jedha’nın çöllerinin bizlere verdiği o ıssızlık hissiyatı ve Koboh gezegeninin her yerinin bir içerikle dopdolu olması, Star Wars Jedi: Survivor’ın biz oyunculara verdiği keyfi bir hayli arttırıyor. Her biri gerçekten çok özenli bir şekilde tasarlanmış. Özellikle “Koboh” gezegenine ayrı bir başlık açmak istiyorum çünkü geliştirici ekip oyunun temelini mahsus bu gezegen üzerine atmış diyebiliriz.

Görsel açıdan gerçekten harika bir iş sunmasının yanı sıra gezegenin içi de dopdolu. Gez gez bitmez denilecek seviyede ve her tarafından bir şeyler çıkıyor. Saydığım üç gezegen dışında belli başlı bazı yerler de var fakat bunları şu an burada söylemem, maalesef ki spoiler olur. Koboh gezegenini ayrı tutaraktan oyunun yine de tam bir “açık dünya” olduğunu söyleyemeyiz fakat tek o gezegen bile tüm oyunu sırtlamış.

Ana Görevler ve Yan Etkinlikler

Star Wars Jedi: Survivor, içerisindeki her şeyi yapmak istiyorsanız (yan etkinlikler vs.) yaklaşık 50-60 saat civarı sürüyor. Eğer ben sadece ana hikayeyi deneyimlemek istiyorum diyorsanız da 15-20 saat arası bir sürede Star Wars Jedi: Survivor’ı bitirebiliyorsunuz. Oyunun The Last of Us tarzı lineer bir yapıya sahip olmadığını bu noktada belirtmem gerekiyor. Star Wars Jedi: Survivor, tıpkı God of War (2018) ve God of War: Ragnarök tarzı bir görev yapısına sahip. Tam olarak açık diyemeyeceğimiz bir dünya içerisinde hikayenin peşinden koşturuyoruz ve bu sırada birtakım yan etkinliklere rastlıyoruz.

Bana soracak olursanız, oyunun hikayesinin uzunluğu bayağı yeterli seviyede. Öbür türlü çok uzun saatler ya da tam tersi kısa saatler içerisinde sunulan hikayeler pek de iyi olmuyor. Tam kararında mis gibi olmuş.

Öte yandan Jedi: Fallen Order’ın içermediği fakat Star Wars Jedi: Survivor’ın içerdiği yan etkinliklere gelecek olursak, etrafta konuşabildiğimiz NPC’ler ve haritada gezerken denk geldiğimiz yan görevler mevcut. Oyunu oynarken benim ilgimi pek fazla çekmedi ama eğer yapımın sunduğu her şeyi deneyimlemek istiyorsanız Star Wars Jedi: Survivor’ın pek iyi olmasa da yan görevler içerdiğini bilmenizde fayda var. 

Grafikler ve Atmosfer

Oyunu şu ana kadar neredeyse her alanda övdük şimdi bu bölümdeyse ne yazık ki gömmek gerekiyor. Star Wars Jedi: Survivor, bildiğiniz üzere sadece yeni nesil platformlara çıkışını gerçekleştiren bir oyun. Yani ben dahil birçok oyuncu tarafından normal ve haklı bir şekilde grafiklerin “olağanüstü” seviyesinde olmasını bekleniyordu. Ne yazık ki bu noktada yanılmışız. Oyunu PS5’de, 4K monitörde ve “Çözünürlük” modunda 30 FPS’de oynadığım halde oyunun grafikleri belirli noktalarda çok kötü gözüküyordu. Kaplamaların yüklenmemesinden tutun etrafın bulanık gözükmesine kadar “Grafikler” başlığı altında bir çok sorun maalesef ki mevcut.

Beklentilerimin bayağı altında kaldı diyebilirim. Daha demin yazdıklarımın tam tersine oyun bazı bölgelerde de çok güzel gözüküyor. Çözemediğim ve hiçbir oyunda rastlamadığım bir sorun bu. Bazı yerlerde mükemmel fakat bazı noktalarda iğrenç. Kalabalık düşman ekipleri ile çatıştığımız anlarda da bir takım donma-kasma sorunları da maalesef ki mevcuttu. Öte yandan ara sahnelerde bazı karakterlerin yüzü bulanıklaşabiliyor ve bu oldukça kötü gözüküyor.

Star Wars Jedi: Survivor’ın grafikler başlığı altında iyi yaptığı sadece iki tane şey var: Bunlardan birisi çizim mesafesi, diğeri ise ışıklandırma sistemi. Çizim mesafesinin neredeyse hiçbir oyunda bu kadar iyi ve net olduğunu görmemiştim. Oyunun içerdiği ışıklandırma sistemi özellikle Coruscant’ta gücünü gösteriyor. Cyberpunk bir temaya sahip olması nedeniyle ışıl ışıl tabelaların yansımalarını içeren Coruscant sokakları, Koboh gezegeninin o ferah mı ferah hali ve Jedha’nın çöllerindeki o turuncumsu ışıklandırma gerçekten muazzam. Umarım ileride gelen güncellemeler ile birlikte grafiksel açıdan olan sorunlar çözülür ve tekrardan oyunu iyi bir şekilde deneyimlerim.

Atmosfer tarafına gelecek olursak Jedi: Fallen Order, bana kalırsa oyuncuya “Star Wars” oyunu oynadığının hissiyatını pek fazla veremiyordu. Star Wars Jedi: Survivor, içerdiği gezegenler ve bizlere sunduğu açık dünya ile birlikte “Star Wars” atmosferini mükemmel ve canlı bir şekilde biz oyunculara yansıtmış. Gezegenlerin tasarımı ve içerisinde yaşayan canlıların oyuncuya verdiği hissiyat gerçekten çok iyi. Ne yazık ki yine değinmek istiyorum, grafiklerin pürüzlü bir şekilde olması bu atmosferi bazı noktalarda lekelemiş. Özellikle “Koboh” gezegeninin bazı bölgeleri çok daha güzel durabilecekken görüntünün net olmamasından kaynaklı bu yerler kötü durmuş.

Son olarak her inceleme yazımda ya da videomda dile getirdiğim şikayetimi tekrardan dile getirmek istiyorum. Yıl olmuş 2023, “yeni nesil” başlığı altında satılan cihazlar hala doğru düzgün bir şekilde “4K 60 FPS” oyun oynatamıyor. Star Wars Jedi: Survivor, iki tane grafik moduna sahip. Bunlar; 4K 30 FPS “Çözünürlük” modu ve 1080P 60 FPS “Performans” modu. İşte burada yakındığım konu şu: Star Wars Jedi: Survivor, “4K 30 FPS” modunda bile güzel grafikli bir oyun olarak karşımıza çıkmıyor. Hadi 1080P 60 FPS’de oyunun rezalet gözükmesini geçtim bari 4K 30 FPS’de iyi gözükseydi de görsellik açısından birazcık da olsa keyif alsaydık. Yazık olmuş. Her ne kadar belirli noktalarda keyif alsam da bazı noktalarda da nefret ettim.

Ses Tasarımı ve Müzikler

“Star Wars” denilince akla gelen birkaç önemli unsurdan bir tanesi de tabii ki müzikleridir. Jedi: Fallen Order, bu noktada ciddi seviyede kötü bir iş çıkarmıştı. Ne bir dramatikliği vardı ne de bir etkileyiciliği. Star Wars Jedi: Survivor, hem oyun içerisinde hem de ara sahnelerde mükemmel müziklere sahip. 1977’den 2019’a kadar, 9 ayrı filmin de besteciliğini üstlenen John Williams‘ın parçaları bu oyunda da iyi bir şekilde yerini almış. Özellikle bazı sahnelerde tüylerim fazlasıyla diken diken oldu. Oyunun müzik ekibini gerçekten tebrik ediyorum. Yerinde, hoş ve güzel müzikler oyunun içerisinde yerini alıyor.

Bir başka kısım olan ses tasarımına gelecek olursak, önceki oyunda özellikle ara sahnelerin bazı noktalarında diyaloglarda kaymalar oluyordu. Mesela ben önceki oyunun final sahnesinden gram keyif alamamıştım çünkü her şey tepetaklak olmuştu ve benim gibi bu sorunu yaşayan tonlarca oyuncu mevcuttu. Star Wars Jedi: Survivor’ı erken bir şekilde deneyimlediğim halde bu tarz sorunlar yaşamadım. Genel olarak da oyunun oynanış tarafındaki ses tasarımı, yeterli seviyede, gayet iyi sayılır. 

DualSense Performansı

Artık PlayStation 5’e çıkan her oyunun ortak bir değerlendirme noktası şüphesiz ki DualSense kontrolcüsünün ne kadar iyi kullanıldığıdır. Bu noktada kontrolcünün Dokunsal Geri Bildirim ve Uyarlanabilir Tetik özellikleri devreye giriyor. Bildiğiniz gibi PlayStation 5’in kendine has kontrolcüsü DualSense, oyun dünyasının en nitelikli kontrolcüsü unvanını taşıyor.   

Dokunsal Geri Bildirim özelliği Star Wars Jedi: Survivor içerisinde gerçekten güzel bir şekilde kullanılmış. Düşmanlarınızla savaşırken oluşan vuruş hissi iki katına çıkıyor. Cal Kestis’in adımlarından tutun tırmandığı yerlere tutunmasına kadar bunları elinizde oyunda olduğu gibi hissedebiliyorsunuz. Uyarlanabilir Tetik özelliğinin bizlerin kullanımına pek açık olduğunu söyleyemem çünkü oyunda kullandığımız ışın kılıcı kare tuşu ile kullanılıyor. Bu sebepten de R2 ve L2 tuşları aktif bir şekilde kullanılamıyor. Dokunsal Geri Bildirim özelliği iyi fakat ışın kılıcının başka tuşta olması sebebiyle Uyarlanabilir Tetik özelliği yetersiz kalıyor.