X, yakın zamanda sıkça kullanmaya başladığım platformlardan birisi oldu çünkü birçok geliştirici, henüz çıkma aşamasına gelmeyen oyunlarını bile burada paylaşabiliyor. Özellikle birçok geliştirici veya stüdyo, kendisine burada bir kitle bulduktan sonra Kickstarter gibi sitelere geçip bütçe toplamaya başlıyor ki hayaller yarıda kalmasın.
Nitekim X’te takip etmeye başladığım ve şansıma çok yakın zamanda Kickstarter’a geçen bir oyun keşfetmiş oldum. Öyle beklenen bir yapım ki bağış opsiyonunun açılmasının ardından ilk 72 saatte 30.000$ topladı ve şimdi ise 50.000$’a yaklaşmış durumda görünüyor. Distant Blues’un geliştirmekte olduğu Fading Skies, oyun dünyasına hızlı bir giriş yapmasıyla ve içerdiği büyülü dünyasıyla bi’ şansı hak ediyor.
Fading Skies’da sizi oynamaya teşvik eden bir çocuksuluk var
Fading Skies, özünde capcanlı ve renkli dünyasıyla büyülemeye başlıyor. Kickstarter’da elde ettiği başarı şerefine Steam’de oynayabileceğiniz bu demo sürümü, oyunun başından değil ancak biraz ilerlerinden başlatıyor sizi. Dolayısıyla hikaye namına pek bir bilgiye sahip olmuyorsunuz. Oynadığım ve yaptığım çıkarımlar kadarıyla Ryn isimli genç ana karakterimiz ve yoldaşı tatlı bir ejderha ile büyülü bir dünyada yolculuğa çıkıyoruz.
Elbette bu büyülü dünyada keşfedilmesi gereken çok gizem var ve bu gizem(ler), bir şekilde bizim geçmişimize ve bilinmeyen kapıları açan bir tılsıma da dolanmış durumda görünüyor. Bu bağlamda oyunun hikayesini birazcık kenara koyup atmosferine, oynanışına ve bende oluşturduğu izlenimlere odaklanmak istiyorum çünkü tam hakim olmadığım bir konu hakkında konuşmayı pek sevmem.
Hikayeyi bir kenara bıraktığımızda (ki kaliteli olup olmadığını kestiremiyorum) Fading Skies, atmosfere ve açık dünyasına inanılmaz bir yatırım yapmış durumda. Oyunun açık dünyası bahsettiğim büyülü bir dünyada geçiyor ve bu dünya gerçekten dinamik ve bir renk cümbüşü içinde. Yeşilliklerin bol olduğu ama tüm çiçeklerin, yaratıkların ve suyun bile parlayıp dikkat çeken bir yapıda olması dikkatinizi hemen çekiveriyor.
Dünyanın bu kadar renkli ve aynı zamanda tatlı duruyor olması da adeta bir çocuk oyunu oynadığınızı hissettiriyor. Nitekim ana karakterin ejderhasıyla olan veya diğer hayvan NPC’lerle olan etkileşimleri de bunu doğruluyor çünkü Ryn genç bir kız olduğundan diyalogları da bir genç kızın masumluğunda ve derinliğinde kurgulanmış.
Ancak bana göre bu çocuksuluğun seviyesi oldukça iyi bir seviyede tutulmuş ve bu sayede demoyu oynarken kolay kolay sıkılmıyorsunuz. Elbette bu durum biraz ciddi oyunlardan daha kolay anlaşılabilir ve kafa rahatlatmalı oyunlara olan geçiş isteğimden de kaynaklanabilir ama Fading Skies’da ben herkesin kendinden bir şeyler bulabileceğine inanıyorum.
Oyunun en güçlü olduğu üçlü: Keşif, görsellik, açık dünya
Fading Skies, klasik 3D platformer ile modern aksiyon RPG’lerin bir karışımı olarak öne çıkıyor. Aslında bu tür oyunları zamanında birçoğumuz görmüşüzdür. Özellikle keşif kısmına odaklanan ama çocuksu ve tatlı görünüme sahip olan zamanında birçok yapım Demo Festivalinde kendini boy boy gösteriyordu. Dolayısıyla bu demoyu oynamamla nereden geldiğini pek bilemediğim bir nostaljik tat da aldım diyebilirim.
Oynanış kısmında keşif ve platform ögelerini bir araya harmanlamayı başarmış. Oyunun dünyası hakkında pek konuşamadığımı düşündüğümden bu konuya tekrar gireceğim. Fading Skies, teknik kısımda belli ki iddialı bir yapım olduğundan dolayı canlı ve yaşayan bir açık dünya sunumu veriyor. Platform yapa yapa bir yerden başka yere geçiyorsunuz ve geçtiğiniz yerler bazen orman bazen parlak kristallerin olduğu vadiler olabiliyor. En son ulaştığınız yer ise diğer yerlerden biraz daha büyük ve keşfetmeye açık oluyor.
Doğayla iç içesiniz ama bildiğiniz doğa yerine bilinmeyen yaratıklar, renkli ve göz alıcı çiçekler, parlayan kristaller ve daha birçok şey bulunuyor bu alanlarda. Ulaştığınız bu büyük açık alanda farklı yollara sapıp keşfetmeye çıkıyor ve duruma göre oynanışa etki edecek özellikler elde ediyorsunuz. Keşfetmeyi de oyun bir nevi ödüllendiriyor diyebilirim yani.
Örneğin kocaman bir alanda sağa doğru gittiğimde platform yaparak tırmanabileceğim yer görürken solda bir mağaraya girdiğimde ise etkileşime geçebileceğimi anladığım ama henüz böyle bir yetenek olmadığı için bir şey yapamadığım parlak bir kristal gördüm.
Paylaştığım bu küçük anekdot da oynanıştaki kritik bir noktaya götürüyor bizi. Oyundaki ana dünyanın yanında bir de boynumuzdaki tılsımla gidebileceğimiz bir alternatif dünya bulunuyor. Bunlar Temple Challenge olarak adlandırılmış. Bu dünya hem yeni yeteneklerin bize öğretildiği hem de bunları pratik yapabileceğimiz bir yer olarak tasarlanmış. Bunun yanında opsiyonel de değiller çünkü dediğim gibi hem karakterimizin bir yeteneğini öğretiyor hem de bir şekilde hikayeye bağlamışlar.
Başka bir örnek. Girdiğim bu dünyada bulmacaları yaptıktan sonra Ryn’in sadece düşünerek büyülü şekilde bir kılıç çıkartabildiğini ve başka yaratıklara bununla vurabileceğimi öğrendim. Buranın ardından tekrardan ana dünyaya döndüm ve ilk örnekteki etkileşeme geçemediğim kristali kılıçla parçalamaya çalıştım. Sonuç ise ek bir kalkan puanı oldu.
Dolayısıyla bu tutorial-platform-bulmaca karışımı alternatif dünyayı Immortals: Fenyx Rising’deki Vault kısımlarına benzettim. Orada da örneğin bir Vault’ta ok ve yayı kullanarak çeşitli bulmacaları çözüyor ve düşmanları alt edip ok ve yayla alakalı bir özellik elde ediyordunuz. İşte bunun çok benzeri burada var.
Bu bakımdan oyunun keşif kısmı güçlü ve açık dünyada ilerledikçe etkileşime girebilecek veya farklı şekilde keşfedebilecek daha çeşitli yollar görüyorsunuz. Örneğin geldiğiniz yerin yakınında Spirit Challenges çatısı altında bir bulmaca görüyor veya daha ileriye gittiğinizde yukarı çıkmanızı gerektiren bir platform sekansı bulabiliyorsunuz. Bunlar da hep size oynanışta artı puan olarak geri dönüyor.
Çocuksu dedim diye boss savaşı yok diye düşünmeyin
Elbette sadece keşfedip bulmaca çözüp açık dünyada dolanmıyoruz. Oyunda yerine göre biraz sert bulduğum bir kombat sistemi de bulunuyor. Ryn olarak kılıcımızla basit ve ağır saldırı yapabilmemizin yanında ok ve yaydan da yararlanabiliyoruz. Kılıcın alan saldırısı yapma gibi bir artısı var ve ek olarak düşman saldırılarından dodge yaparak kaçabiliyoruz.
Güçsüz düşmanlara karşı savaşırken çok zorlanmıyorsunuz ama başka tip düşmanlar geldiğinde ortalık biraz karışabiliyor. Alan saldırısı yapan düşmanlar yanında başka düşmanlara kalkan sağlayan uçan yaratıklar da bulunuyor ve bunlar savaşması çok sinir bozucu olabiliyor. Özellikle dodge, bana göre tam oturmamış bir kontrol olmuş çünkü dodge yapmak istediğiniz anda karakterin atladığı yön bazen saçmalayabiliyor.
Düşmanlara kitlenebiliyorsunuz ancak bu da başka sinir bozucu bir durum çünkü dodge yaptığınız anda önünüzde hangi yaratık varsa kilit otomatik olarak ona geçiyor. Örneğin ben kalkan yapanları önce öldürmek istesem de konumumu kaydırmamla beraber bu kilit birden başka yaratıklara kayıyor ve bu da güzel bir savaş sunmuyor.
Oyunda boss savaşları da bulunuyor ve ben iki tanesini deneyimledim. Birincisi açık dünya ve platformla yedirilmiş bir boss savaşıydı ve bu alternatif dünyada elde ettiğiniz bazı yetenekleri kullanmanızı gerektiriyordu. Teoride çok çeşitli olsa da ilk geldiğiniz zaman ne yapabileceğinizi anlamayabiliyorsunuz ve bu da bazı savaşlara alışma sürecinizi uzatıyor. İkinci boss savaşı da oldukça klasik şekilde büyük bir alanda düşmana karşı savaşma üzerine kuruluydu.
Boss savaşlarıyla ilgili en sevdiğim nokta iki sekansta da farklı saldırılar görmem oldu ve bu da iki savaşı (aynı boss olmasına rağmen) çok çeşitli hale kıldı. İlki, farklı platformlar üzerinde gidip geldiğim ve düşmandan gelen alan saldırılarından kaçınmam gerektiğim için defansif yaklaştığım bir savaş oldu. Yukarıdan gelen ve yere düştüğünde patlama yapan saldırıdan tutun da siz onu patlatmayana dek sizi takip eden ve yıldırım veren bulutsu küme saldırısı gibi birçok saldırı vardı.
Oyunda düşman kestikçe veya açık dünyada etkileşime geçtikçe Aether kazanıyorsunuz ve bunları yetenek ağacında kullanabiliyorsunuz. Yetenek ağacı, oldukça klasik saldırı hızı, hasar artışı veya sonradan açabildiğiniz dash yeteneğinizin yapma sıklığını artırma gibi basit geliştirmeler içeriyor.
Teknik kısımlar ve son notlar
Elbette demo boyunca yer yer takılmalar, FPS düşüşleri gibi teknik aksaklıklar yanında kontrol şemalarına tam adapte olamama veya bahsettiğim gibi dodge veya birkaç özelliğin pek istenildiği gibi çalışmaması sıkıntı yaratabiliyor. Bu durum da oyun zevkine ket vuruyor. Bunun dışında beni düşündüren bir başka nokta da keşif kısmının oyuncuyu ne kadar ileriye itebileceği. Bu problemler devam ederse veya hikaye oyuncunun içini açamazsa ne yazık ki güzel ama sıkıcı bir yapımdan ileriye gidemez Fading Skies.
Nitekim bu yapım için umutluyum ve iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum. Kendi içinde bir potansiyel barındırdığını düşünüyorum ki demo boyunca beni sıkmadı ve her zaman keşfetme isteğimi körükledi. Kombat kısımlarında zorlansam da belli bir noktaya kadar bunun bünyeye iyi bile gelebileceğini düşünüyorum. Bekleyelim bakalım, bu yolun sonu nereye çıkacak…