Düşünsenize SimCity diye bir oyun yapıyorsunuz; üstünden yıllar geçiyor, büyük bir yangında her şeyinizi kaybediyorsunuz ve ev inşa etmeye karşı oluşan ilginizden dolayı “Neden inşa etme simülasyonu yapmıyorum ki?” diyorsunuz.
İşte Will Wright’ın bu fikrinin üstünden tam 25 yıl geçti. Electronic Arts ise bunu kutlamak adına biz The Sims serisi hayranlarına muhteşem bir duyuru yaptı. Hiçbir yerde satışta olmayan The Sims ve The Sims 2 oyunlarını tüm DLC ve Stuff’ları ile birlikte ister bundle isterseniz de ayrı ayrı satın alabileceğiniz şekilde birçok platformda yayınladı.
EA’in bu güzel sürprizi bir kenarda dursun gelin ilk önce serinin nasıl ortaya çıktığını inceleyelim.
The Sims Serisinin temel taşları nasıl ortaya atıldı?
Yazının girişinde de bahsettiğim gibi Maxis ekibinin kurucu ortağı Will Wright simülasyon türüne karşı olan ilgisinden ötürü The Sims öncesinde de birçok farklı simülasyon oyununda çalıştı. Her başarıda olduğu gibi The Sims gibi büyük bir türün oluşmasının arkasında da büyük zorluklar yatıyordu. Üniversitede makine mühendisliği, mimarlık ve endüstriyel tasarım okumasının yanında aynı zamanda kendisi çok iyi de bir yazılımcıydı. Oyunlara olan bağlılığından ötürü de Maxis’i kurdu. Çok yönlü kişiliği ve oyunlara olan tutkusu sebebiyle sürekli yeni tarzlar denemek ve simülasyon türünde birbirinden farklı ürünler ortaya koymak istiyordu.
Büyük California yangınının ardından da inşa etme ve ev tasarlama gibi alanlara olan ilgisi yeniden canlandı. İnsanların ev inşa ederken kurduğu ilişkileri ve süreci yakından gözlemleme fırsatı oldu. Başta ev tasarlama oyunu olarak düşündüğü projesi zamanla içine insanlar da yerleştirmesiyle beraber gelişmeye başladı.
Evleri yeniden yapmak için elbette bir miktar para lazımdı bu yüzden oyuna para ve para kazanma sistemini ekledi. Madem insanları da kontrol edebiliyoruz neden ihtiyaçları ya da sosyal hayatları da olmasın? gibi soruların ardından The Sims şimdiki haline benzer şekilde oluşmaya başladı ancak Maxis ekibi oyuncuların günlük hayatta yaptığı faaliyetleri bir de oyunda yapmak istemeyeceklerini düşündüğü için bu projeye sıcak bakmamıştı. Ekip başka projelere çalışmaya devam ederken Will ise Dollhouse olarak adlandırdığı kendi projesine olan bağlılığını bırakıp da projeyi bir kenara atamadı. Will Wright projesinin üstünde çalışmaya devam ederken, Maxis ise maddi zorluklarla mücadele etmeye başlamıştı.
1987 yılında Will Wright ve Jeff Braun’un kurduğu Maxis ilk büyük oyunu SimCity’i 1989 yılında yayınlamıştı. Yayınlandığı günden itibaren milyonlarca kopya sattı ve Maxis’i büyük bir oyun stüdyosu haline getirdi. Bu büyük başarı sonrası aynı türde birbirinden farklı oyunlar üretmeye devam ettiler ancak hiçbiri SimCity’nin başarısına ulaşamadı. İşte bu sebeplerden ötürü Will, Dollhouse üstünde çalışmaya devam ederken yaşadığı maddi zorluklara karşı Maxis, daha fazla dayanamadı ve 1997’de EA tarafından satın alındı.

Bu olayların üstünden bir süre geçtikten sonra Will, planladığı Dollhouse projesini EA ekibine de sundu. EA ekibi bu projeyi onayladı ve The Sims için resmi olarak çalışmalara başlandı.
Arka planda Sim’lerin ihtiyaçlarını karşılaması için oyuna yapay zeka eklendi. Karakterlerin ruh halleri oluşturuldu. Birbirleriyle kavga etmeleri, aşık olmaları hatta evlenmeleri bile mümkün olacak şekilde tasarlandılar. Başta karakterlerin ölmemesi düşünülüyordu ancak sonlara doğru oyuna yangın, açlık, boğulma, gibi sebeplere bağlı ölümler de eklendi. Test ekibine oyunu denettiklerinde herkesin bağımlısı olduğu ve saatlerce başından kalkamadığını fark eden Maxis ve EA oyunun başarılı olacağına kesin gözüyle bakmaya başlamıştı.
Ayrıca başta Dollhouse olan isim fazla çocuk oyunu gibi gözükmesinden ve eski oyunlardan da ilham alarak kısa, akılda kalıcı bir isim koymak istenmesinden dolayı The Sims olarak kendi adına kavuştu ve oyunun içindeki karakterlere de Sim denilmeye başlandı.
The Sims 4 Şubat 2000 yılında piyasaya sürülmesinin ardından satışa sunulduğu ilk 6 ayda tamı tamına 6 milyon kopya sattı! 2002 yılına geldiğimizde ise The Sims, 11 milyon kopya satışına ulaşmıştı. Böyle büyük bir başarı gösteren Maxis ekibi EA’in gözde stüdyoları arasına yerleşmişti.
Bu vesileyle EA, The Sims’i bir seri haline getirme kararı almış ve The Sims 2 için çalıştıkları sırada EA ve Will Wright fikir uyuşmazlıkları dolayısıyla yollarını ayırmışlardı.
İçimizden bazılarının çocukluğuna şahitlik eden bu oyunun sektördeki yerine değinmekte de fayda var.
The Sims Serisi neden bu kadar büyük bir seri?
The Sims aslında simülasyon oyunlarına bambaşka bir bakış açısı sundu. Günümüzde de birçok örneğini gördüğümüz kasiyerlik, temizlikçilik, şoförlük gibi meslekler yaptığımız hatta bazen de hayvanlara hayat verdiğimiz simülasyon oyunları bir kenarda dursun, The Sims dilediğimiz neredeyse her şeyi yapabileceğimiz ikinci bir hayat şansını bizlere sundu. Kendine ait bir tür olan “Yaşam Simülasyonu” türünü oluşturarak bu türün öncüsü koltuğuna oturdu.

Simülasyon türünün diğer oyunlarına nazaran hem günlük hayatına devam eden hem de kendi hayalleri, hedefleri, ilişkileri ve hobileri olan Sim’lerin yaşadığı, şu anki hayatlarımızın hatta Dünya’nın minik bir kopyasını bundan tam 25 yıl öncesine ait bir teknolojide bilgisayarlarımızın içine yerleştirmeyi başardı. İşte bu yüzden The Sims ve serisi oyun sektöründe çok önemli bir konumda olmakla beraber kendine ait büyük de bir oyuncu kitlesine sahip.
Çoğu oyuncunun en büyük sorusu! Oyunda ne yapmalıyım?
Günlük hayatta da sürekli karşılaştığım ve her seferinde cevaplamaktan büyük bir keyif aldığım bu oyunun amacı ne? ya da oyunda ne yapmalıyım? sorusunu da yeri gelmişken cevaplamak istiyorum. Oyunun diğer oyunlardan farklı olarak net bir amacı ya da görev sistemi elbette ki yok. Elbette diyorum çünkü Will Wright’ın bu oyunu yaratmasındaki ana amacı da zaten buydu.
The Sims de oyuncuların diledikleri gibi kendilerini yönlendirebilmesini ve açık uçlu bir oyun yapısına sahip olmasını istiyordu. Bu kararında pek de haksız sayılmaz çünkü serinin diğer oyunlarında da tıpkı The Sims 4’te olduğu gibi herhangi bir senaryo ya da görev sistemi olsaydı oyuncuların bu görevlere bağlı kalarak Sim’lerinin hayatlarını yönlendirmesi gerekirdi. Böyle bir oyun yapısı serinin ilk haline sadık kalmamakla birlikte oyuncuları da oldukça kısıtlayan bir özellik olurdu ki The Sims 4 özelinde öyle de oldu. Sims serisinin asıl amacı Sim’lere ait bir hayatı dilediğiniz gibi oluşturmak ve oyunda olması gereken amaçları oyuncunun oluşturmasını sağlamaktır.

Herhangi bir Sim’i yaratırken o Sim’e nasıl bir hayat sunmak istediğinizi ya da nasıl özelliklere sahip olursa daha çok eğleneceğinizi bir düşünün. Örneğin yarattığınız Sim aşırı zeki ve bir o kadar da dağınık bir insan olsun. Hayat amacı ise kariyerinde son derece başarılı bir astronot olmak olsun. Bu özelliklere göre Sim’inizi kendinize daha yakın ve bu kişiliğe de daha uygun hissettiğiniz şekilde oluşturun, ardından da oyuna başlayın!
Benden küçük bir tavsiye, tek bir Sim ile oynamak o kadar da eğlenceli olmayabilir bu yüzden Sim’inizin yanına çok yaramaz bir çocuk, titiz bir anne ya da huysuz bir kedi bile ekleyebilirsiniz. Sim’iniz bir yandan kariyeri için çabalarken bir yandan da ailesine bakabilmek, ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve çocuğuna zaman ayırabilmek için hayatı boyunca çalışmaya devam eder.
Aynı zamanda The Sims serisinin özellikle de ilk oyununda işlerin hiç kolay olmayacağını ve ekonomik anlamda da sorunlar çekebileceğinizi size hatırlatmakta fayda var.
Yukarıda verdiğim örnekten yola çıkarak, işte kendinize oyun amacı oluşturmak bu kadar kolay. Sadece kariyer hedefi olarak da değil ancak kimi Sim’lerinizin hayali geniş bir aileye sahip olmak, sürekli partiler yapmak, çok ünlü olmak, çok zengin olmak ya da hareketli bir aşk hayatına sahip olmak bile olabilir.
Hangi seçimi yapacağınız tamamen size kalmış. Ayrıca Sim’iniz olur da bir gün hedeflerine ulaşabilirse yaşadığı onca zorlukla birlikte ona karşı olan empatinizin daha da artmış olacağına ve onun hedefleri gerçekleştiğinde sanki kendi amacınızmış gibi sevineceğinize de eminim.
The Sims’e bakış atalım!
Yeni nesil çoğu oyuncunun pek oynayamadığı ancak seriyi oyuncularla buluşturan The Sims her ne kadar türünün ilk örneği olsa da eski ve ilk olmasının dezavantajlarına da sahip.

Öncelikle Sim’lerinizi oluştururken herhangi bir yaş aralığı seçmeniz mümkün değil çünkü bu oyunda yaşlanmak bile yok! Kötü bir talihsizlik yaşamadığınız sürece sonsuza kadar yaşayabilir hatta çocuklarınızı büyütüp onlarla aynı görünüşe sahip olarak da hayatınıza devam edebilirsiniz.
Sim’leriniz hayata atılırken herhangi bir eş seçmenize de olanak yok bu yüzden ister ev arkadaşınız olsun ister gelecekteki eşiniz, birbirinizi hiç tanımadığınız Sim’lerle hayata atılıyor ve zaman içinde onlarla olan ilişkilerinizi de yönetmeye çalışıyorsunuz.
Ayrıca olur da çocuğunuz olursa size benzemiyor diye korkmayın! Çünkü The Sims’de genetik faktör diye bir şey yok. Çocuklarınız bambaşka Sim’lere de benzeyebilir. Ayrıca ailenizdeki Sim’ler komşularından farklı bir evrende yaşıyor gibi düşünebilirsiniz çünkü aralarında hiçbir bağ yok. Karakterleriniz ile yaşadığınız olaylar hiçbir aileyi etkilemez yani diğer aileyi oynamaya başlarsanız o ailenin sizin ilk oynadığınız aile ile sanki hiçbir ilişkisi olmamış gibi görürsünüz. Haliyle bu da oyunda minik bir kopukluk oluşturur.
Diğer oyunlarına kıyasla ilk oyunu diğerlerinden ayıran bir diğer önemli özellik de oynanışın gerçekten zor olması. Elbette eski bir oyun olduğu ve herhangi bir Remaster ya da Remake çalışması yapılmadığı için olan zorluklar bir yana Sim’lerinizin ilişkilerini olumlu yönde ilerletmek de oldukça emek isteyen bir uğraş. Üstelik ihtiyaçlarınız da sizin uzun vakilerinizi aldığı ve kolaylıkla moralleri bozulabildiği için Sim’inizi tatmin etmek bir hayli zor oluyor.
Yeni bir mesleğe ihtiyacınız varsa da geçmiş olsun diyorum çünkü her gün gelen gazetelerde yalnızca bir meslek ilanı bulunuyor. Bu da öyle The Sims 2,3 ve 4’te olduğu gibi kolay yolla birkaç meslek arasından seçim yapabilmenizi engelliyor.

Biraz da olumlu yönlerinden bahsedelim dersek, çocuklar okuldan geldiğinde ödevleri olmuyor. Okula mutlu gitmeleri ve arada okul hakkında araştırma yapmaları, yüksek notlar almaları için yeterli.
Eşyalara gelirsek de eşya çeşidi benim beklediğimden çok daha fazlaydı ama en sevdiğim özelliği yatakların enerjileri verdiğiniz paraya göre fazla değişmiyor. Örneğin en ucuz yatak size yedi enerji verirken en pahalı yatak on enerji veriyor. Bu da uyku noktasında fazla zaman kaybetmenizi engelliyor.
Oyunun yanındaki tüm DLC’ler ile birlikte bundle olarak satılması da ayrı beğendiğim bir özellik oldu. Livin’ Large, House Party, Hot Date, Unleashed, Superstar, Makin’ Magic adlı tam tamına yedi adet DLC ile birlikte satın alıyor olmanız ana oyunda yapabileceğiniz şeylerin sayısını çok daha yükseklere çıkarıyor. Böylelikle oyunda uzun saatlerinizi eğlenerek geçirebiliyorsunuz.
The Sims hala oynanır mı?
Biraz nostalji yaşamak ve Sim’lerimi yönetirken hafif de kendinizle yarışmak istiyorsanız The Sims tam sizlik diyebilirim. Her ne kadar 2000 yılındaki hali ile olduğu gibi oyuncularla buluşturulmuş olsa da hala keyifle oynanabilecek seviyede kalmayı başarmış. Diğer oyunlardan daha farklı kontrolleri olsa da alıştıktan sonra rahatlıkla oynayabilirsiniz.
Gelin biraz da The Sims 2 hakkında konuşalım!
Gelelim ben gibi birçok oyuncunun serinin en sevdiği oyunu olmayı başaran The Sims 2’ye.
The Sims 2, 14 Eylül 2004 yılında yayınlanmasının ardından ilk on günde bir milyondan fazla kopya satışını geçerek yıllar içinde on üç milyondan fazla kopya satmayı başardı. İlk oyunun üstüne birbirinden farklı yenilikler getirip seriyi en azından benim adıma en üst noktaya taşıyan oyundur kendisi.

Oynanış olarak da tam anlamıyla gerçekliğe daha yakın bir yapay zeka kullanılmasıyla Sim’lerinizi oynatmasanız da ellerinden geldiğince kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hareket ediyorlar. Siz oynarken de Sim’lerinizi mutlu etmeniz o kadar zor değil. Ayrıca bu oyunla birlikte Sim’lerinizi daha detaylı bir şekilde oluşturabiliyor, yaş aralıklarını seçebiliyor ve birlikte yaşayacakları aile üyeleriyle aralarındaki ilişkileri kurabiliyorsunuz. Kendi aileniz ile ilgilenirken komşularınızın da hayatı devam ediyor. İsterseniz onların evine bile taşınabilir ve hatta evcil hayvanlarınızı bile onlara hediye edebilirsiniz.
Karakterler arasındaki ilişkileri yönetmek bu oyunda ilk oyuna göre daha rahat bir hale geldi böylece sosyal ilişkileri daha hızlı ilerletebiliyorsunuz. Üstelik iki Sim’in arasındaki ilişki birbirlerini nasıl gördüklerine göre değişiyor. Örneğin kadın Sim’inizin erkek Sim’e olan sevgisi daha azken erkek Sim’inizin kadın Sim’inize olan sevgisi daha fazla olabiliyor. Bunun sebebi de tamamen kişilik özelliklerine göre birbirlerinin davranışlarını sevip sevmemelerine bağlanıyor.
Ayrıca olur da Sim’iniz aldatılırsa, zamanla eşine olan sevgisi geri geliyor ve onu affedebiliyor. Sim’leriniz yaşadığı her şeyi hatırlıyor ve hatta yaptığınız bazı seçimlere göre kendi anılarını oluşturmaya ve bazı kişisel özellikleri veya fiziksel özellikleri de genleriyle aktarmaya devam edebiliyorlar!

Yine oyuna eklenen yeniliklerden biri de Sim’lerinizin korku ve isteklerinin olması. Sim’lerinizin yaşanmasından korktukları olaylar yaşandığında bir anda moralleri bozuluyor ve Aspiration Points dediğimiz hırs puanları düşüyor. Bu yüzden onların korkularının gerçekleşmesini engellemek gerekli.
Her gün yenilenen isteklerini gerçekleştirirseniz de Aspiration Points kazanıyorsunuz. Bu kazandığınız puanlarla da Sim’lerin hayatını daha da kolaylaştırabilecek ödüller kazanıp evinize yerleştirmeniz mümkün oluyor.
Oyun içeriside hem yedi adet DLC (University, Nightlife, Open for Business, Pets, Bon Voyage, FreeTime, Apartment Life) hem de dokuz adet eşya paketi (Holiday Party Pack, Family Fun Stuff, Glamour Life Stuff, Happy Holiday Stuff, Celebration! Stuff, H&M Fashion Stuff, Teen Style Stuff, Kitchen & Bath Interior Design Stuff, Mansion & Garden Stuff) bulunduruyor.
Benim favorim diğer oyunlarda pek kullanmasam da bu oyunda kesinlikle Pets DLC’si oldu. Üç çocuğa sahip ailemin ev ihtiyaçlarını işe gönderdiğim kedimin günde kazandığı yedi yüz dolardan daha fazla para ile anca karşılayabildim. 🙂
The Sims 2 hala oynanır mı?
Üstünden kaç yıl geçerse geçsin bu oyun asla eskimiyor. Oyunun içeriği o kadar dolu ki sıkılmanız imkansız. Müthiş grafik beklentileriniz de yoksa bu oyuna saatlerinizi rahatlıkla gömebilirsiniz.

Benim de en çok oynadığım ve en sevdiğim oyun hala The Sims 2 olarak kalmayı başardı. Her ne kadar türün devamı olma potansiyeline sahip birbirinden farklı oyunlar üstünde çalışan ekipler olsa da The Sims 2 özellikle de benim için her zaman bambaşka bir yerde olacak.
The Sims ve The Sims 2’yi Karşılaştırmamız Gerekirse:
The Sims
- Sim’lerinizin ihtiyaçlarını ve sosyal ilişkilerini yönetmek daha zor.
- 2D izometrik olmasından ötürü karakterlerinizi yakından göremiyorsunuz.
- Sim’leriniz yaşlanmıyor ya da oyuna başlarken herhangi bir ilişkiye sahip olmuyor.
- Sim’lerinizin anıları olmuyor.
- Genetik faktörler yok.
- Her evdeki aile diğer ailelerden bağımsız.
- Simlerin hedefleri, istek ve korkuları yok.
The Sims 2
- Sim’lerinizin ihtiyaçlarını ve sosyal ilişkilerini yönetmek daha kolay.
- 3D olmasından ötürü karakterlerinizi yakından görebilirsiniz.
- Sim’leriniz yaşlanıyor ve oyuna başlarken herhangi bir ilişkiye sahip olabiliyorlar.
- Sim’lerinizin anıları oluşabiliyor.
- Genetik faktörler var.
- Her evdeki aile diğer ailelerle de bağlı.
- Simlerin hedefleri, istek ve korkuları var.
The Sims Serisinin diğer oyunları ne durumda?
The Sims 2 sonrası çıkan diğer oyunlarda her ne kadar yeni grafikler olsa da oyuncuların beklediği etki pek de yakalanamadı çünkü oyun kendine yenilikler katmak yerine gün geçtikçe daha da tekrara düşmeye daha da basitleşmeye ve eski oyunlarda olan özelliklere bile sahip olamamaya başladı. Üstelik keyifli vakit geçirmek için birçok DLC almak gerekiyor ve bu DLC’ler hiç de uygun fiyatlı sayılmaz. Tam anlamıyla bütünleşmiş bir oyun oynayabilmek için tüm DLC’lere sahip olmanız gerekli ki bu da birçok insan için oldukça olasılıksız bir durum.
Son olarak diğer oyuncuların The Sims’e karşı olan önyargısından bahsetmek gerekirse:
Biraz da oyuncuların oyuna karşı olan önyargısından bahsetmek istiyorum. Uzaktan her ne kadar basit bir “evcilik oyunu” gibi gözükse de ben bununla pek de ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü o kadar basit bir yapıyla anlatabileceğiniz bir seri değil. Kendine ait birbirinden farklı mekanik ve özelliklere sahip.

The Sims serisi oyun sektöründeki diğer oyunlara kıyasla özellikle de simülasyon türüne ait bir oyun olmasıyla birlikte daha sakin ve daha az aksiyona sahip bir oyun olmasından dolayı belirli bir kitleyi kendine çekebiliyor. Ancak seriye bir şans verip nasıl kendi kendinize oynayıp eğlenebileceğinizi çözdüğünüz anda sizi oldukça eğlenceli bir seri bekliyor diyebilirim.
Sonuç
The Sims 25th Birthday Bundle ile birlikte hem geçmişe gitmek hem de harika bu iki oyuna sahip olmak istiyorsanız kesinlikle almalısınız ancak indirim beklemekte fayda var. Ayrıca ekibin paylaştığı yazıya göre, kullanıcıların yaşadığı oyunların açılmama sorunu da yeni güncellemelerle birlikte düzeltilmiş. Ancak keşke hem bu sorunlar yaşanmasa hem de The Sims’de çözünürlük ayarları olsaydı. O halde The Sims’in 25. doğum günü kutlu olsun!