Warhammer 40K evreni o kadar büyük ki neredeyse her yıl, bu evreni konu alan farklı farklı ve irili ufaklı oyunlar görüyoruz. Lakin bence bu oyun diğer Warhammer oyunlarından kendini sıyırabilen güzide yapımlardan biri. İlk oyundan tam 13 sene sonra yayınlanmış olmasına da değinmiş olayım.
İlk Space Marine, çıktığı senenin en iyi oyunu olmasa dahi oyuncular ve basın tarafından oldukça güzel yorumlar almayı başarmıştı. Her ne kadar devam oyunu biraz gecikmiş olsa da Warhammer 40,000: Space Marine 2‘yi bekleyenlerin sayısı oldukça fazlaydı.
İncelemeye geçmeden önce benim Warhammer evreniyle olan bağlantımdan söz etmek istiyorum. Daha doğrusu olmayan bağlantımdan söz edeceğim. Bugüne kadar Warhammer evreniyle alakalı tükettiğim tek şey yıllar önce PS2’de oynadığım Warhammer 40,000: Fire Warrior isimli oyundu. Onun dışında evrene dair hiçbir fikrim yoktu.
Ta ki Space Marine 2’yi oynayana kadar çünkü bu oyun beni ”FOR THE EMPEROR!” diye bağırtmayı başardı.
Space Marine 2’nin hikayesi
Space Marine 2, aslında ilk oyunun devam hikayesi niteliğinde. İlk oyundan tanıdığımız Demetrian Titus karakterini bu oyunda da kontrol ediyorsunuz. Graia bölgesinde yaşanılan şeyler sonrasında ana karakterimiz 100 yıl boyunca yargılanıyor ve sonrasındaysa yargılanması bitince Deathwatch Black Shield olarak görevine devam etmeye başlıyor. Biz de hikayeye tam olarak buradan giriyoruz, daha sonrasında belirli olaylar sebebiyle yeniden Ultra Marine oluyoruz ama geçmişteki suçlamalar sebebiyle rütbemiz Teğmen olarak değiştiriliyor. Daha sonrasında üç kişilik bir ekip olarak görevlerden görevlere koşturuyorsunuz.
Hikayenin sunumuysa bence gayet güzel. Oyun size hikayeyi karakterler arası diyaloglar, ara sahneler ve görevlerin içinde bulabileceğiniz veri levhalarıyla vermeye çalışıyor. Diyaloglar bence çok iyi yazılmış çünkü ana amacı görevini bitirmek olan gerçek bir asker portresini çok iyi çizmişler. Yer yer beni gaza getiren yer yer “acaba ne olacak?” dedirten çok fazla sekans yaşadım. Hatta evrene dair olan ilgim o kadar arttı ki oyundaki ilk yarım saatimin ardından ben bu oyunun evrenini daha iyi araştırıp öğrenmeliyim diyerek YouTube videolarına sardım.
Yan karakterlerin bizim geçmişimizi bilmemesinden kaynaklı şüpheye düşmeleri ve yer yer sorgulayıp yer yer de kuşkusuz görev için itaat etmeleri bence oldukça güzel dokunuşlar olmuş. Çok detaya girmek istemiyorum hikaye tarafında ama yan karakterlerin gelişimleri ve bizim gelişimimiz gayet iyiydi. Sorgulamalar, cevap alamadıklarında verdikleri tepkiler ve daha sonrasında yaptığımız şeyler ile güvenlerini yavaş yavaş kazanıyor olmamız iyi bir şekilde işlenmişti.
Genel olarak evreni bilen ve ne yaptıklarına dair kendinden emin ilerleyen bir ekibin elinden çıktığı belli. Ara sahnelerin de görüntü kalitesi ve yüz animasyonları gerçekten çok iyiydi. Özellikle belirli anlardaki ara sahnelere gerçekten şapka çıkartıyorum.
Oynanış
Şimdi gelelim oyunun en cafcaflı kısmına. Space Marine 2; insan üstü bir askeri oynadığınız ve size bunu çok iyi hissettirip kanıtlayan bir oyun. 2-2.5 metre arası boyu olan, devasa, güçlü, dayanıklı süper askerleri oynuyorsunuz. Tiranit isimli uzaylı ırkı size saldırıyor ama umurunuzda değil! Bir elinizde silahınız bir elinizde kılıcınız veya testereniz hepsini kesip biçerek görevinize tam odaklı bir şekilde ilerlemeye devam ediyorsunuz. Açıkçası ben bu tarz güç fantezilerini çok seviyorum: Düşmanın üstüne koşup paramparça ederek yoluma devam etmek aşırı keyifli.
Space Marine 2’nin temel oynanışını Gears of War’a benzetiyorum. Buradaki farklar tabii ki siper mekaniği olmaması ve yakın dövüşün Gears of War’da ön planda olmaması. Space Marine 2, oynanış tarafında size iki farklı temel saldırı çeşidi sunuyor: Biri menzilli ve diğeri ise yakın dövüş. İkisini birden harmanlayarak görevlerinizi tamamlamaya çalışıyorsunuz. Bence bu iki oynanışın dengesini de çok güzel kurmuşlar. Ne testere kılıcınız ne de silahınız diğerlerinden üstün değil. Hepsinin kendince artıları ve eksileri var. Oyunda toplam dört farklı yakın dövüş silahı varken sanıyorum ki menzilli tarafta bu sayı 10’u buluyor.
Yakın dövüş silahlarındaki temel fark ise hızları ve kombo yetenekleri. Hızları en yüksek olanlar genelde güç açısından zayıfken hızları yavaş olanlarsa güç açısından güçlü oluyor. Ben en çok kılıcı kullanmayı sevdim çünkü kılıcın iki farklı modu var ve bu modlar sayesinde sanki iki farklı yakın dövüş silahı kullanıyor gibi oluyorsunuz. Teke tek olduğumda hızlı modu kullanırken, büyük düşman dalgalarına karşı kılıcımın mavi mavi yanmasını sağlayan güçlü modu kullandım. Her yakın dövüşünün kendince iyi olduğu bölümler var. Yani sadece birini seçip ilerlemek yerine genelde sürekli değiştirdiğiniz bir senaryo ile oynuyorsunuz.
Bu durum menzilli silahlarda daha az da olsa yine benzer diyebilirim. Elinize bir adet tabanca ve bir adet de ana silah alabiliyorsunuz. Tabancalardan biri hızlı, biri ağır ve en sonuncusu enerji silahı. Ana silahlarda keskin nişancı tüfeği, DMR, SMG, tüfek, alev silahı, yakın mesafeye alev topu benzeri şeyler atan bir silah ve plazma silahı mevcut. Bölümün tasarımına bağlı olarak kullandığınız silahları yine değiştiriyorsunuz ama bu kısımda çok büyük bir fark yok dediğim gibi. Alev silahına özel bir bölüm tasarımıyla karşılaştığınız için oyunun bir kısmında kısa süreliğine onu da kullanıyorsunuz.
Sanıyorum ki keskin nişancı tüfeğini sadece bir kez alma gereksinimi hissettim. Onun dışında genelde tüfeklerle oyunuma devam ettim. Ben normalde bu tarz zorunda kaldığımız sekansları sevmiyorum ama Space Marine 2, bence bunun dozajını çok iyi ayarlamış. Bu sebeple ben o tarz kısımlarda sıkılmadım.
Oyunun aksiyonu tamamen “horde” savaşları üzerine kurulu. Etrafta ilerlerken ileride gördüğünüz 1000 adet yaratığın yanınıza gelişini izlemek insanı ekstra rahatsız etse de hepsiyle savaşma isteği de dehşet bir testosteron pompalıyor. Genelde bir yerden bir yere giderken düşmanları öldürüyor ve görevin asıl yerine ulaştığınızda bulunduğunuz konumu savunurken sürülerle savaşıyorsunuz. Bir noktadan sonra bu oynanış mantığı ne yazık ki bence biraz kendini fazla tekrar ediyor. Biliyorum Warhammer hayranları bunu normal karşılayacaktır çünkü lore odaklı baktığınızda bunları yapıyor oluyorsunuz. Yine de bu bir oyun ve bir noktadan aynı şeyi yapmak beni biraz da olsa sıktı.
Yine de daha önce hiçbir oyunda görmediğiniz birkaç tablo göstermeyi başarıyor. Mesela oyunun ilk açılışında her yerden düşmanların savunduğunuz yere tırmandığını izlemek ve bunu engellemeye çalışmak müthişti. Öldürüyorsunuz ama gelmeye devam ediyorlar, birbirlerinin üstüne basarak tırmanıyorlar ve asla yılmıyorlar. Nitekim bu sekans 4-5 defa daha yaşandığı için ilkinin anlamı hafif kayboluyor ama yine de çok güzel bir an olduğunu düşünüyorum.
Oyunda ek olarak karakterlerin kendi özel yeteneklerinin olduğunu da söylemeliyim. Hikaye modunda sadece iki farklı yetenek kullanabiliyorsunuz ama co-op tarafında bu artıyor. İlki öfke moduna girip yakın dövüşteki hasarınızı artırırken ekstra olarak can yenilemenizi sağlıyor. Diğeri ise Jetpack. Jetpack, kullandığınız yeteneklerden biri ve kullanması aşırı eğlenceli. Açıkçası Jetpack’imin olduğu tüm anlar oyunda açık ara en çok keyif aldığım anlar oldular neredeyse. Jetpack ile havaya uçup düşmanların üstüne zıpkın gibi inebiliyor, havada süzülürken ateşler edebiliyor, ulaşamadığınız yerlere ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca oyunda bir parry mekaniği var. Bunu üstünüze zıplayan düşmanlarda kullanıp direkt finisher atabiliyor ya da daha güçlü düşmanlara kritik vuruş yapmanızı sağlayan bir hareket yapmak için kullanabiliyorsunuz. Bu kritik vuruşu saldırılardan doğru zamanda sıyrılarak da elde edebiliyorsunuz.
Bölümlerde keşif tarafı neredeyse yok diyebilirim. Etrafta gezdiğiniz takdirde maksimum ek zırh segmenti, veri levhası veya Muhafız Yadigarı gibi eşyalar bulabiliyorsunuz. Açıkçası çok ihtiyacı da yok oyunun keşif hissine ama sağda solda odalar koyduklarında daha fazlasını bulmayı beklerdim açıkçası. O noktada minik bir hayal kırıklığı yarattı diyebilirim.
Bir diğer hayal kırıklığımsa düşmanlar oldu açıkçası. Bir noktadan sonra hep aynı düşmanları öldürüyorum hissine kapıldım ama oyun kısa olduğu için bu durum sizi boğmayabilir. Yine de online tarafına girmek için kendimde ekstra bir heves bulamıyorum ne yazık ki. Tiranitler, onların savaşçı versiyonları, yılana benzeyen versiyonları, havada uçanlar, mini bosslar vs. aslında çok da kötü değil ama üç saat boyunca sadece bunlardan öldürdükten sonra biraz sıkmaya başlıyor. Oyunun diğer yarısında ortaya çıkan düşmanlar da 4-5 çeşide ayrılıyor ama yine de “aynı şeyi yapıyorum” hissinden kopamıyorsunuz.
Oyunda bosslarla da savaşıyorsunuz. Yapımda boss canına sahip 4-5 farklı düşmanla karşılaşıyorsunuz. Açıkçası boss savaşları atmosfer bakımından ulan ben şu an çok zorlu bir şeyle dövüşüyorum hissini verse de süper bir dizayn yok o tarafta. Zaten oyunda öyle bir mekanik de yok. Yine de bir tanesi dışında hiçbirinde sıkılmadım.
Oyunun bir diğer sevdiğim özelliğiyse Operasyon kısımlarıydı. Ana göreve giderken bazı ekiplere de görevler veriyorsunuz. İşte ”X ekibi biz bunu yaparken siz de şuraya gidip oradaki düşman yuvasını patlatacaksınız” diyorsunuz. Sonrasında siz ana göreve gidiyorsunuz ve telsizle ”Lordum biz bu işi hallettik” gibi bir mesaj alıyorsunuz. İşte o halledilen işi oynayabiliyorsunuz bu operasyonlarda. Farklı ekiplerin yerine geçip o hikayeyi etkileyen görevleri oynamak benim çok hoşuma gitti. Çünkü genelde oyunlarda böyle bir seçeneğiniz olmaz. Hem diğer ekibin orada nelerle uğraştığını görüyorsunuz, nasıl zorluklarla o işi başardığını anlıyorsunuz ve oyunun atmosferine bu şekilde daha çok bağlanıyorsunuz. Bence oldukça güzel bir eklenti olmuş.
Oyunun co-op ve PVP kısımları var. Ben PVP tarafına hiç bakmasam da operasyonları insanlarla oynamayı tercih ettim ve oldukça keyifli anlar da yaşadığımı dile getirmek istiyorum. ”Lens69” Unutulmayacaksın kardeşim.
Oynanış çok stres attırıyor ve oldukça keyifli. Yaptığınız şeyler kendini tekrar etse de animasyonlar ve düşmanları öldürme hazzı her zaman daha ağır bastı bende. Özellikle evrenin kafa yapısını az çok anlayınca daha çok keyif almaya başlıyorsunuz. Space Marine 2 kesinlikle eğlenceli bir yapım olmuş oynanış tarafında.
Grafik ve Atmosfer
Space Marine 2, grafiksel açıdan beni şaşırtan oyunlardan biri oldu. Kesinlikle son dönemde çıkmış en iyi grafikli oyun değil ama oyun yine de çok güzel gözüküyor. Gerek sanat tasarımı gerekse dokular vs. oldukça iyiydi. Ben oyunlarda nadiren güzel bir şey gördüğümde ekran görüntüsü alırım ve Space Marine’de 4-5 defa durup etrafı çektim açıkçası.
Atmosfer tarafıysa müthişti bence. Tam o görmek istediğim savaş atmosferini bana tam anlamıyla yaşattı. Koskocaman bir savaşta tek görevi düşmanını etkisiz hale getirip o bölgeyi kurtarmak olan insanları oynuyorsunuz. Görevin başarısız olma lüksü yok ve her an ölme riskini taşıyarak hareket etmeniz gerekiyor. Bir de yok olmuş dünyanın o atmosferini içinize çekip, hala yaşama tutunmaya çalışan insanlara umut ışığı olabilmeye çalışmak apayrı bir keyif. Oyunun sanat tasarımı sayesinde de atmosfer sizi direkt içine alıp oyunun sonuna kadar götürüyor. Space Marine 2 bence savaş atmosferini sonuna kadar güzel kullanıyor.
Ses ve Müzik
Müzik tarafında açıkçası aklımda kalan spesifik bir müzik olmadı. Bekleme noktalarındaki müzikleri hafif hafif anımsasam da iki haftaya muhtemelen tamamı silinecektir. Yine de savaştığımız anda arkada çalan müzikler, durumunuzu ve atmosferi çok iyi özetler şekilde yapılmış. Melodisi aklınızda kalmasa bile atmosfer tarafında sizi direkt kendine bağlatacaktır.
Ses noktasındaysa oyun iyi bir iş çıkarmış bence. Karakterlerin seslerinin bulundukları yere göre değişmesi, her düşmanın farklı ses çıkarması, parry yapmanız gereken yerde görmeseniz bile arkada çıkan sesleri ayırt edebilmek ve daha fazlası bence oldukça iyiydi. Finisher attığınızda veya mermiyi sadece tutturduğunuzda dahi çıkan tok sesler çok iyiydi. Oyunun stres atıcı olmasını sağlayan yegane şeylerden biri gerçekten buydu.
Bug ve Optimizasyon
Optimizasyon tarafında AMD RX 7600 ekran kartlı bilgisayarımda açıkçası çok fazla problem yaşamadım. Genelde sabit 60 FPS’te oynadım oyunu sadece oyunun son 1 saatinde biraz FPS drop yaşadım ama o biraz benim bilgisayardan da kaynaklı sanırım.
Bug kısmındaysa birkaç defa oyun kıran bug ile karşılaştım. Mesela bir yerde yanımızda kocaman makine düşmanlara saldırmak yerine duvara alev püskürttü. Düşmanlarsa o makinenin gelişine göre spawnlanıyordu. Normalde 3-4 tane gelen düşman 20 tane geldi ve tek başıma savaşmak zorunda kaldım. Bazen büyük mekanlarda savaşırken son bir tane düşman arkada bir yerde saklanıyor oluyor veya duvara takılmış oluyor. Onu öldürmediğimiz için devam edemiyoruz ve bu yüzden aramak zorunda kalabiliyorum.
Saber Interactive tarafından geliştirilen ve Focus Entertainment tarafından yayınlanan Warhammer 40,000: Space Marine 2 , 9 Eylül 2024 itibariyle çıkmış bulunuyor. Eğer okuyacak farklı bir inceleme arıyorsanız erken erişim sürümünü kaleme aldığımız yerli oyun Harry Potter: Quidditch Champions incelememize de göz atabilirsiniz.