Elden Ring… Oyun dünyasının büyük yıldızı Hidetaka Miyazaki ve efsane yazar George R.R. Martin’in ellerinden çıkmış oldukça derin arka plana sahip bir mythos. Mythos diyorum çünkü bu oyunun lore’u tıpkı Yunan, Nors veya Mısır mitolojilerindeki gibi tanrılar, tanrıçalar ve bu gibi olağanüstü yaratıkların çekişmelerini içeriyor. Nasıl ki Yunan mitinde Zeus, Nors mitinde Odin ve Mısır mitinde Ra varsa Elden Ring lore’unda da Tanrıça Kraliçe Marika ve onun soyundan gelenlerin savaşı var.
Hayatı oyun olanların platformu MisteRNOOB’tan herkese selamlar. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde Elden Ring’in yeni DLC’si Shadow of the Erdtree’nin ilk fragmanı yayınlandı. Ve öyle görünüyor ki bu DLC, Elden Ring lore’unun bazı düğümlerini çözecek ya da lore’a daha fazla düğüm ekleyecek. Bu nedenle Elden Ring lore’unu merak eden veya hatırlamak isteyen oyuncular olabileceğinden oyuna ait bilgilerimizi tazelemek amacıyla burada bulunmaktayım.
Seri halinde yayımlayacağımız bu ilk yazıda olaylardan daha çok olgulara bir giriş yapmak istiyorum. Elden Ring’in tanımı, Lands Between’e gelişi, Outer Gods yani Dış Tanrılardan ve Ancient Dragons devrinden kısaca bahsedeceğim. Böylece ilerleyen bölümlerde karakterlerin motivasyonlarını ve Lands Between’deki konumlarını daha rahat anlayabiliyor olacağız.
Elden Ring Nedir?
Çağlar önce oyunumuzun geçtiği yer olan The Lands Between, fiziksel formlarını göremediğimiz Outer Gods yani Dış Tanrılar’ın ele geçirmeye çalıştığı bir bölgeydi. Her bir dış tanrı, Lands Between’i ele geçirmesinde yardımcı olması için müritlerine güçlü kutsamalar bahşediyordu. Bu kutsamalar bir nevi dış tanrıların yeryüzündeki yansımaları olarak kabul ediliyor. Oyun içerisindeki ‘Incantation’lar (efsun) dış tanrıların müritlerine bahşettiği güçlerdir ve bu yönleriyle ‘Spell’lerden (büyü) ayrılırlar. Efsunların büyülerden farkı bir ritüel gerektirmeleridir. Bu nedenle oyundaki her efsunun bir dış tanrıya aidiyeti vardır.
Her dış tanrının bahşettiği güç kendine has bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Örneğin kan efsunları, Mother of Truth (veya Formless Mother) tarafından Mohg’a ve takipçilerine bahşedilmiş bir güçtür. Mohg bu güçleri kazanarak Lord of Blood unvanını almıştır. The Sealed God of Scarlet Rot, Lands Between’deki takipçilerine Scarlet Rot efsunlarını bahşeden, aynı zamanda Malenia’yı da kendisinin Lands Between’deki tanrıçası haline getiren dış güçtür. Malenia boss savaşında 2. fazda ‘Malenia, Goddess of Rot’ denmesinin sebebi de bu yüzdendir.
Outer Gods’ın nasıl varlıklar olduğu tam olarak belirtilmemiştir. Bu nedenle ben dış tanrıları kuklacılardan daha çok başıboş formsuz bir güç olarak atfetmeyi daha makul buluyorum. Çünkü bu güçler ancak seçkin kişilere bahşedildiğinde tanrı/tanrıçanın varlığı vücut bulmakta ve kişi bu güçleri kullanabilmektedir.
Başka bir benzetme yapmam gerekirse Outer Gods, Star Wars’taki ‘Force’ kavramına benzetilebilir. Force yani Güç, evren içerisinde her yerde var ancak onu sadece seçkin kişiler hissedebilir ve anlayabilirler. Bu seçkin kişiler de birleşip bir tarikat oluşturup amaçlarına ‘Way of the Force’ dediler.
Yukarıda bahsedilenlerden başka daha birçok dış tanrı ve kutsal güç Lands Between’de yer almakta ve diyarın üstünlüğü için kapışmaktadır. Elden Ring ise Greater Will tarafından çağlar öncesinde dünyaya Elden Beast’i içeren altın bir yıldız olarak gönderilmiş bir güçtür. Elden Beast, Elden Ring’in gerçek formu olarak atfedilir. Diğer güçlerde olduğu gibi Elden Ring’in sahibi de bu güce kavuştuğunda tanrı/tanrıça olur. Bu davada tanrının/tanrıçanın eşi/yoldaşı ise Elden Lord unvanını alır. Ancak ilginç bir şekilde oyunun başlangıcında The Lands Between’e en çok nüfuz eden güç Greater Will olmasına rağmen hiçbir zaman bir Outer God olarak tarif edilmez.
Greater Will’in etkisinde olan iki tanrı tanıyoruz. Bunlardan birisi oyunumuzun ana tanrıçası Tanrıça Marika diğeri ise kendisi hakkında çok fazla bilgi sahibi olamadığımız Dragonlord Placidusax’ın firari tanrısıdır (Fled God). Bu tanrının koruyucusu olduğu için aslında Placidusax da bir Elden Lord’tur.
Elden Ring, birçok büyük gücün birleşimidir. Bu güçler oyunumuzda parçalanmış halde ‘Great Rune’ olarak adlandırılır. Her büyük rün, Greater Will’in yasalarını temsil eder. Bu büyük rünlerin birleşimi sonucu Greater Will’in istediği yasalar düzeni dolayısıyla Elden Ring ortaya çıkar. Oyunun nihai gidilmesi gereken yer olarak belirlediği Erdtree ise Elden Ring’in The Lands Between’deki yansımasıdır.
Greater Will, günümüzdeki takipçilerine Two Fingers adlı varlıklar aracılığı ile seslenir. Two Fingers bir çeşit çevirmen olarak görülebilir. Bu varlıklar Greater Will’in isteklerini yerine getirip Elden Ring’in gücünü ele geçirebilecek kapasiteye sahip kişileri bulmak ile mükelleftirler.
Elden Ring içerisindeki güçler arasında ‘The Destined Death’ adı verilen bir güç vardır ki er ya da geç herkesin öleceğinin belirleyicisi olan güçtür. Tanrı veya tanrıça olabilirsiniz ancak ‘Kaderden Gelen Ölüm’ Elden Ring’e bağlı olduğu sürece varlığınız elbet bir gün son bulacaktır. Tanrıça Marika hem kendinin hem de yarı tanrı çocuklarının ölümünden korktuğu için The Destined Death’i Elden Ring’den söktü ve saklayıp koruması için yarı kardeşi Maliketh’e verdi.
Golden Order yani Mükemmel Düzen tam olarak bu noktadan sonra başladı. Tanrıça Marika ve onun soyundan gelenler ölmeyecekleri için bu düzenin sonsuza dek devam edeceği düşünüldü ancak tabi ki işler hiç beklenildiği gibi gitmedi.
Outer Gods konsepti (tam olarak olmasa da) oyuncunun kendisini temsil ediyor. Bilindiği üzere Elden Ring’de çeşitli sonlar bulunuyor. Eğer siz karakterinizi Elden Ring’i onarmak ve Golden Order’ı restore etmek amacıyla yönlendirirseniz, Greater Will yani Outer God bir bakıma siz (oyuncu) oluyorsunuz. Diğer yandan karakterinizi Elden Ring’i yok etmek ve tüm Lands Between’i Frenzied Flame’e boğmak üzere yönlendirdiğinizde siz yani Lord of Chaos, karakterinizi Three Fingers’a yönlendiriyor ve Outer God oluyorsunuz. Sizin kararınız Lands Between’deki güç dengelerinin nasıl kurulacağını belirliyor ve oyun ona göre şekil alıyor.
Prehistorik Çağ (Ancient Dragons Dönemi)
Ancient Dragons yani Antik Ejderhalar, Elden Ring lore’u içerisinde tahmin edilen en eski yaşam formlarıdır. Çağlar öncesinde yaşayan bu yaratıklar, modern ejderhalar (Erdtree dönemindeki ejderhalar) gibi ateş püskürebilme yetisinin yanı sıra kızıl yıldırımları kullanma yetisine de sahiptirler. Modern ejderhalardan farklı olarak 4 kanatları bulunur. Uzun çağlar boyunca yaşayabilirler ve lordlarını karşı çok sadıklardır. Öyle ki antik ejderhaların lordlarını taştan bir duvar gibi koruduklarından bahsedilir.
Oyunun başlangıcında gördüğümüz gibi Elden Ring, her zaman insanların kontrolü altında olan bir güç değildi. Bu gücün insanların eline geçmesinden çağlar önce antik ejderhalar Elden Ring’in gücüne sahip olmayı başarmışlardı. Bu dönemden Dragonlord Placidusax ve onun tanrısının Lands Between’i yönettiği dönem olarak bahsedilir. Age of the Erdtree’de (Erdtree çağı) yani günümüzde Leyndell’in başkent ve ayrıca kutsal bir kent olması gibi Farum Azula da Antik Ejderhaların dönemindeki başkent ve kraliyet şehri idi.
Farum Azula antik ejderhalar döneminde gökyüzündeki tapınak olarak adlandırılıyordu. Placidusax’ın tanrısı ve Elden Lord olarak kendisi bu tapınaktan Lands Between’i yönetiyordu. Bir gün nedeni bilinmeyen bir şekilde Placidusax’ın tanrısı firar etti ve ejderhaları Elden Ring’in gücünden mahrum bıraktı. Buna rağmen Placidusax, tanrısını terk etmeyi reddetti ve Farum Azula’da kalmayı tercih etti.
Farum Azula’nın düzeni Placidusax’ın önderliğinde bir süre daha devam etti ancak bilinmeyen bir olay sebebiyle yıkılmaya başladı. Bu olayın kesin olarak ne olduğu belli değil ancak Erdtree çağının başlaması ile ilişkili olduğu düşünülüyor.
Gökyüzündeki tapınak o gizemli olaydan beridir tapınağın merkezinde şiddetlenen, zamanın ötesindeki fırtınayla kavruluyor ve Dragonlord Placidusax o fırtınanın kalbinde hala tanrısının dönüşünü bekliyor.
İkinci bölümde görüşmek üzere…