Final Fantasy 16 İncelemesi

Final Fantasy gibi devasa bir oyun hakkında naçizane görüşlerimizi paylaşıyoruz.

Muratcan Ös
Muratcan Ös - Genel Yayın Yönetmeni
11 Dk Okuma Süresi
Final Fantasy 16
8.6
Final Fantasy 16

PS5’e çıkmasının ardından oldukça heveslendiğim oyunların başında geliyordu Final Fantasy 16. Serinin bir veteranı sayılmamakla birlikte JRPG oyunlara ilgim olduğundan dolayı her zaman içine girmek istediğim bir seri oldu. JRPG yapımlarının uzun ve detaylı hikaye anlatma çabasının yanında oynanış kısmında da çeşitliliğe açık davranmaları yakın zamanda bu türde görüp adeta aşık olduğum bir yaklaşım haline gelmişti.

Elbette sıra Final Fantasy 16’ya ve benim bunu deneyimleyebileceğim PC platformuna geldi. Dolayısıyla bu incelemeyi biraz da PS5 incelemesi gibi düşünebilirsiniz. Daha önceden bunu deneyimlemediğim için incelememde PS5 ve PC arasındaki farklar bulunmayacak ama direkt olarak oyunla ilgili düşüncelerim ve yorumlarım yer alacaktır.

Final Fantasy 16’nın hikayesi

FF16’nın hikayesinden överek bahsetmek isterdim ki ben hikayeyi ve hikayeyi takip etmeyi her zaman sevmişimdir. Bana göre hikayeler, zaman zaman oynanıştan bile daha ileride gelir çünkü oynanış ne kadar iyi olursa olsun oyuncuyu kurgulanan yolculuğa bağlayacak bir etmen bulunmuyorsa onun bu oynaması için elde yeterli sebep kalmaz.

Bu sebeple FF16’nın hikayesinin zaman zaman iyileştiğini ama çoğunlukla çok sıkıcı bir şekilde aktığını söylemem gerek. Valisthea kıtasında sinsi politika savaşlarının verildiği ve ana karakterimiz Clive’ın hem başka krallıklara hem de başka varlıklara karşı verdiği bu zorlu savaşta onun bir nevi değişimini de izliyoruz.

ff16 1

Ben Starr’ın canlandırdığı dışlanmış asil Clive Rosfeld karakterini başta pek beğenmesem de kendisine daha ısınmaya başladım. Dürüst olmak gerekirse, Clive fena bir arkadaş değil. İlk başta onu çok itici buldum, ancak 50 saat sonra ona ne kadar ısındığıma şaşırdım. Clive inandırıcı bir şekilde olgunlaşıyor, bağlantılar kuruyor veya yeniden kuruyor, bir amaç ediniyor ve hatta “acı dolu homurtu”nun ötesinde bir vokal ayarına bile ulaşıyor. Yine de, onun bu kadar büyük bir asık suratlı olmamasını öğrenmesini izlemek için 50 saat harcamayı seçmezdim ve Clive’ın arkadaş kadrosunun geri kalanının da bende kalıcı bir izlenim bıraktığını söyleyemem.

Susannah Fielding’in canlandırdığı Clive’ın çocukluk aşkı Jill, Nina Yndis’in rol aldığı uğursuz, uzak bir krallığın uşağı olan Benedikta ve Christina Cole’un canlandırdığı Clive’ın annesi Anabella aklımda kalan karakterlerden oldu. Buna rağmen hikayede büyük bir tempo sorunu var ve bu tempo, oyunun başından itibaren oyuncuyu sıkmaya başlıyor. Ayrıca oyunun en başında “kim nedir ve neyin nesine aittir?” soruları da çok kafanızı bulandırabiliyor. Active Time Lore, hikayeden bunaldığınızda kilit noktaları okumanız için yapılmış bir özet görevi görüyor ve bu yapıma gerçekten de lazım olduğunu çok geçmeden anlıyorsunuz.

FF16’nın kombatı kendi içinde çeşitlilik içeriyor

Final Fantasy 16, senaryo kalitesi ve hikaye sunumu konusunda birçok oyuncunun fikirlerini ayrıştırsa da bu fikirleri kombat kısmında tekrar bir araya getirebilir diye düşünüyorum. Bunu dememin sebebi ise oyunun savaşlarının çoğunlukla harika bir deneyime dönüşebilmesi ve bu potansiyele sahip olmasıdır.

Clive olarak kılıcımızla hafif saldırılar yapabiliyor ve ardı ardına yaptığımızda bunu karada veya havada kombolara çevirebiliyoruz. Bunun dışında düşmanların saldırılarını dodge yapabiliyoruz ve bunu belirli bir zaman aralığında yaparsak kısa süreliğine zaman yavaşlıyor ve karşı saldırı avantajımız oluyor. Bunun dışında uzaktan büyü ile basit bir saldırı yapabiliyoruz. Ancak oyunun kalbi Eikon becerilerinde atıyor.

Clive, şu anda spoiler veremediğim sebeplerden ötürü Eikonlarla bağlantısı olan birisi ve bu durum da hikaye ilerledikçe kendisinin yeni Eikonları açabilmesini sağlıyor. Eikon’u aslında kendi içinde ayrılan minik beceri ağaçlarına benzetebilirsiniz. Her bir Eikonun kendi içinde farklı elementel saldırıları ve yetenekleri bulunurken her Eikon ağacının bir Core Ability (çekirdek yetenek) bulunuyor. Bunu değiştirememekle birlikte savaşlarda 3 Eikon ve toplamda 6 Eikon yeteneği kullanabiliyorsunuz.

final fantasy 16 combat image.jpeg

İster boss ister normal canavar savaşı olsun, bu savaşlar çoğu zaman göze çok hoş geliyor. Garuda veya Ramuh gibi farklı çeşitlerde Eikon yetenekleri kullanıyorsanız ve ortalık tam bir renk cümbüşüne dönüyor. Elbette hangi yetenekleri seçip kullanacağınız hem kendi stilinize hem de ulaşmak istediğiniz Attack ve Stagger saldırı puanına bağlı. Her bir yeteneğin kendisine has bir saldırı ve sersemletme hasarı olduğundan bu noktada bazı yeteneklerinizi stratejik düşünüp daha çok hasar veren şekilde de seçebilirsiniz.

Elbette FF16’nın savaşları detaylı bir stratejik savaştan çok uzak ama bu şekilde düşünmek de oyuncuyu her savaştan önce motive edebiliyor. Farklı yetenekler kullanmak veya bir yeteneği kullanmadan önce artılarını ve eksilerini düşünmek güzel bir noktayken hangi altısını kullanacağınız arasında gidip gelmek bazılarında stres de yaratabilir ama burada kilit nokta oyun tarzınızı bulmak.

Kombat kısmında FF7 Remake’den gelen bir sistem var ki o da Stagger sistemi. Özellikle boss savaşlarında düşmanın can barının altında bir de stagger barı bulunuyor. Clive ile saldırdıkça önce bu barı yarıya ardından sıfıra indiriyorsunuz ve sıfıra indiğinde boss kısa süreliğine saldıramıyor hale geliyor. Bu noktada sizin stagger hasarınız daha önemli oluyor. Kendi açımdan boss savaşlarına pasif kalan ama hafifçe derinleştiren bir katman eklediğini düşünüyorum bu özelliğin.

Eikon yeteneklerinin ve ortaya çıkan savaşların görsel kalitesi bir yana aslında kombat için kullanılması gereken söz “epik” olmalıdır. Gerçekten de savaşlar görselliğe hizmet ediyor ve her bir savaş aklınızda az da olsa yer ediyor. Epik olmaya verilen öneme dair gözlemimin kanıtı ise 1- sinematik saldırılar ve kaçınmalar 2- Eikon savaşları.

Boss savaşları sırasında zaman zaman sinematik araya girerek savaşın temposu yeniden şekiileniyor. Bu sinematik esnasında ya Clive bir saldırı yapıyor ya da boss bir saldırıya hazırlanıyor. İki şekilde de kısa zaman içerisinde bir tuşa basmanız gereken bir quick-time olayı giriyor ve böylelikle savaşın epik seviyesi daha da yukarı çekiliyor. Ancak bu durum savaş uzadıkça kendini tekrarlayabiliyor. Bazen de hiç hissettirmeden birden ortaya çıkıyor.

eikon

İkinci durum ve biraz yoğurttan ağzımın yandığı yer ise Eikon savaşları. Eikonlar, hikaye gereği oldukça güçlü ve devasa olan yaratıklar ve hikayenin geçtiği kıtada hem korkulan hem de tapılan varlıklar olarak tanıtılıyor. Her bir Eikon ve onun gücü, Dominant ismindeki bir insan host ile çağrılabiliyor. Bunu Dominant statüsündeki insanın Eikon’u çağırması olarak düşünebilirsiniz.

Eikon savaşları geldiğinde siz kendi Eikon varlığınıza ve düşman da kendi varlığına dönüşüyor ve adeta Titanlar savaşı başlıyor. Bu savaşlar yoğun şekilde sinematik içerirken belirli noktalarda saldırmanızı, kaçınmanızı veya kendinizi belli konuma almanız isteniyor. O savaş esnasında da karşıdaki varlığın/düşmanın canını indirmeye çalışıyorsunuz. Özellikle ilk Eikon savaşı, Phoenix ve Ifrit arasındaki mücadele, gerçekten inanılmaz ve katman katman işlenen bir yapıda sunuluyor. Arkaya arkaya sinematikler giriyor ve adeta feleğiniz şaşıyor. Aksiyonun yoğun olduğu bu savaşta bir oraya bir buraya savrulurken Phoenix’in canını indirmeye çalışıyorsunuz AMA.

Kocaman bir AMA’yı, savaşların epik ve sinematik ağırlıklı olmasının yanında bunların geçilmesinin zorunlu olmasından kaynaklı dedim. Bu savaşları mutlaka yenmelisiniz yoksa son savaşta direkt ölüyorsunuz ve bu da sizin bir önceki checkpoint’ten başlamanıza sebep oluyor. Bu bağlamda savaşın epik oluşu ciddi anlamda zarar görüyor.

Kombat dışında oynanış ögeleri

Kombatı bir kenara bırakırsak oynanış temelde aksiyon macera oyunlarını aratmıyor. Bu ibareye RPG de eklemek isterdim ama ne yazık ki RPG kısmının biraz hafif kaldığını düşünüyorum. Ana hikaye dışında oyunun yan görevleri de bu kısma katkı yapmıyor. Özellikle ilk baştaki görevler oldukça basit ve yalın şekilde tasarlanmış olduğundan insanın hevesi kaçıyor.

Buna rağmen oyunun sizi yan görevlere itmesi için basit bir özelliği de var. Oyundaki bazı görevlerde yeşil bir ibare bulunuyor. Bu yeşil ibare, görev sonunda size beceri puanı dışında başka bir geliştirmenin veya eşyanın da verilebileceğini söylüyor. En azından bu görevleri kendi listenizde bir üst sıraya koyabilirsiniz.

Oyunun geçtiği kıta Valisthea, açık dünya bakımından detaylı tasarlanmış gibi dursa da genelde lineer şekilde ilerlenen koridorlardan ibaret. Bu durum iç mekanlar için de geçerli ama bu his açık dünyada daha belirgin hale geliyor. Gidilmesi gereken tek bir yol dışında yolunuzun üstünde görülmesi kolay şekilde toplanabilir loot ögeleri bulunuyor. Envanter yönetimi ve crafting sistemi ise oldukça sade. Birkaç an dışında crafting’e elimi sürmedim diyebilirim. Girdiğim birçok savaş bana loot kısmında yardımcı oldu zaten.

Grafikler, teknik konular ve son notlar

Final Fantasy 16’nin kombatı dışında aklımda kalan bir diğer (belki de tek) özelliği de görsel kalitesi oldu. Oyun esnasında grafikleri yeterli geldi ki zaten bunu sistem gereksinimlerinin yüklü olmasından anlayabiliyoruz. Özellikle mekanlara emek harcandığını göstermek istemişler.

Bunun dışında oyunun takdir edilesi kısmı sanat tasarımı. Aksiyonun ve dinamizmin bulunduğu ara sahneler kendisini bir film gibi izlettiriyor. Atmosfer anlamında da oyun kaliteli bir iş çıkarıyor ancak animasyon kalitesi karakter arası diyaloglarda adeta dibi görüyor. Birçok oyuncu gibi ben de karakterlerin dudak hareketlerinden ve konuştuklarıyla senkron olmamasından rahatsız oldum.

Ryzen 7 7840 işlemcili RTX 4060 bilgisayarda oynanış kısmında sorun yaşamasam da Eikon ağırlıklı bazı savaş sahnelerinde ve ara sahnelerde FPS düşüşleri yaşadım ki bunu da ara sahnelerin görsellik anlamında oldukça yüklü olmasına bağlıyorum.

Square Enix tarafından geliştirilen ve yayınlanan Final Fantasy 16‘nın PC versiyonu, 17 Eylül 2024 itibariyle çıkmış bulunuyor. Eğer okuyacak farklı bir inceleme arıyorsanız farklı bir hikaye sunan Spiral incelememize göz atabilirsiniz.

Final Fantasy 16
Final Fantasy 16
8.6
İnceleme 8.6
Bu makaleyi paylaş
By Muratcan Ös Genel Yayın Yönetmeni
Takip et
İsmim Muratcan Ös. MisteRNOOB'da Genel Yayın Yönetmeni ve Indie divizyonunun lideriyim. Üç seneyi aşkın yazarlıkla uğraşıyorum.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir